“Deprem oluyor galiba,” dedi genç kadin, sevgilisini iterek.“Basini döndürmüs olmayayim.”Genç adam gülüyordu. Sevgilisi ise ciddilesmisti.“Hiç komik degil, bina sallandi.”“Canim,” dedi adam. “Iskele sallanmistir belki, depremse bile hafif bir depremdir.”“Off,” dedi kadin. “Bugün degilse de yarin öbür gün, deprem olacagi kesin.”“Eh yani,” dedi adam. “O kadarini biz de biliyoruz.”Yakup, Börklüce’ye bakiyor, Alnico “kimim ben” diye soruyor. Lida’nin gülünce gözleri parliyor, Artin Bey, Fedora’ya el salliyor. Nehir uzun, çok da hizli akmiyor. Yine Kur’an okunacak ve yine melekler cevap verecek, o biliyor.Ekin Can Göksoy, cadilari, çamura düsen mendilleri, zihgiri, Allah’in tas ettiklerini, sehirden çikan dumani, emanetleri, Dolapdere’yi anlatiyor. Gün yüzüne çikan yeni bir yazar. Münhal, içinde hikâyeler olan bir kaleydoskop... Fisiltili, güvercin tedirginliginde...