Ebubekir Eroglu, 'Dirilis' ekolünden gelen ve Yönelisler dergisinin kurucularindan biri olarak bu derginin yayin yönetmenligini yürüten, edebiyatimizin ve düsün dünyamizin usta kalemlerinden. Ayni zamanda Türkiye'de Necip Fazil Kisakürek ve Sezai Karakoç'la zirveye ulasan çagdas Müslüman entelektüel çizginin günümüzdeki temsilcilerinden biri. Eroglu, onlar gibi 'entelektüel çile'yi yazilarinda yogunlastiran ve kitaplarinda derin bir tefekkür damarini yansitan bir yazar. Sonbahar ve Yedi Iklim dergileri, takdire sayan bir kadirbilirlikle bir sayilarini ona ayirarak, kültürü içsellestiren ender yazarlarimizdan olan Eroglu hakkinda özel bir dosya hazirladi. Edebiyat elestirmenleri onun siiri hakkinda 'kendini kolay ele vermiyor. Okundukça anlamlaniyor ve derinlik kazaniyor' dediler. Ayni yorumu onun yazilari için yapmak da mümkün. Eroglu, Ekim 2009'da TIMAS Yayinlari'ndan çikan 'Muglak Ölçekli Harita' isimli kitabinda sair kavrayisi ve duyarliligini metafizikçi ve mütefekkir yönüyle birlestiriyor. Kitap gündem olusturmus tartismali konulari ve tartismalarin dayandigi söylem kalelerini zihin dünyasinda irdeliyor. Paradigmasini sorunsallar dünyasini algilamak üzerine kurmus olan yazar, çözümü tarihî ve felsefî temellere dayanarak, gelenek ve dinden beslenen alternatiflerde ariyor. Yazara göre çagdas insan yeni bir degisim döneminin esiginde ve bu dönemin umut vaat ettigini söylemek zor. Yasadigimiz çagin sahidi olmanin ve onu asacak degerler sistemini bulup göstermenin yolu ise modern dünyanin dayandigi ve herkese dayattigi kavramlarin yetersizligini görmekten geçiyor. Yazar kitapta bu tespitleri yapmakla kalmayip Bati ve Islam dünyasinin nitelikli ürünlerinin izleginde okura yol gösteriyor. 'Muglak Harita'yi netlestirmek için bugüne geçmisin derinligiyle bakiyor. 'Muglak Ölçekli Harita' çagdaslasma mitinden yeni kolonicilik sekillerine, sözde yeni dünya düzeninden sanayi toplumuna uzanan güncel mevzulari düsünce ve günlük hayat baglantisindaki parça-bütün iliskisiyle irdeliyor. Sonuçta güncel ve geçici sanilanin üzerindeki perdeyi aralayip okurunun önünde tefekkür kapilari açiyor. 'Gündemdeki tartismalarin olusturdugu söylem kalelerini temelsiz sayamayiz. Daha dogrusu o kaleleri topragin yüzeyindeki buharlasmadan ibaret görmek akil kari degil. Hatta, en yüzeysel olanlarin gerisinde yüzeysel olmayan bir felsefenin yattigini, bu felsefenin, olaylara karisanlarin bile farkinda olmadigi bir olusumu barindirdigini söylemek lazimdir.'