Avrupa 1492’de yeni dünyayi kesfeder ve bir modernlesme-sömürgelestirme sürecinde onu hizla farklilastirirken, kendisini ve dünyanin geri kalanini degistirip yeniden düsünmeye çalisir. Bir yaniyla tüm zamanlarin fatihlerini, diger yaniyla özgürlük yanlilarini temsil eden “modern insan” dogar ve büyür. Bu sürecin pratikte ve teorideki öncüsü Ispanya’dir. XVI. yüzyil baslangicindan XVII. yüzyil ortalarina uzanan Altin Çag, bu ülkenin felsefe, edebiyat, sanat, dinî düsünce alanlarinda görkemli bir çikis yaptigi, ayrica modern devlet, insan haklari ve uluslararasi hukuk kavramlarini Bati düsüncesine kazandirdigi dönemdir. Altin Çag’in düsün ve eylem adamlarinin Çag’in yeni sorunlarina bulduklari cesur çözümler hâlâ günceldir. Modernitenin temel ilkelerini elestirel bir zihniyet ve benzersiz bir ustalikla saptamalari çarpicidir. Bir fetih serüveni içinde evrensel degerler ugruna giristikleri mücadele hem trajiktir hem hayranlik uyandirici… Ayni ölçüde sasirtici olan da günümüz ve zihniyetimiz açisindan anlam yüklü bu baslangiç ani ve yerinin görmezden gelinmesi, Vitoria, Las Casas, Suárez ve digerlerinin unutulmasidir. Ama bütün bunlari yok saymak da modern düsünce ve yapilanmayi kavramaktan vazgeçmek olacaktir.
Menü
Sepete Ekle
