İnsanoğlu ilk düşünme pratiklerinde, çevresini anlama ve tanımlama işini, içinde bulunduğu mekân ile ilişkilendirerek gerçekleştirmiştir. Çevresindeki dünyaya ait her şeyi mekâna bağlı olarak tanımlamıştır. Bu durumun en belirgin ipuçlarını ise kendi dilinde saklamıştır. Zaman gibi soyut bir kavramı ise, yine mekânın özelliklerinden yararlanarak anlamış ve ifade etmiştir. Dünyanın, yani içinde bulunulan mekânın bütün özelliklerini zaman boyutuna taşımıştır. Bu yüzden dünya dillerindeki zamansal ifadelerin büyük bir kısmının mekânı işaretleyen veya niteleyen dil formlarından oluşturulduğu gözlemlenmektedir. Literatürde “metaforik” bir transfer olarak nitelendirilen bu durumun evrensel ve sistemli dil ilkeleri olduğu anlaşılmaktadır.
Elinizdeki kitap, Eski Türkçe sınırlarında mekândan zamana doğru gerçekleşen metaforik transferleri teorik düzlemde ele alan bir çalışmadır. Eski Türkçedeki zaman kavram alanına sahip çeşitli formlar, gramerleşme ve buna bağlı olarak ortaya çıkan morfolojik ve semantik ilişkiler ışığında yeniden değerlendirilmiştir. Böylece, Türkçenin en erken örneklerindeki zaman işaretleyicilerinde görülen metaforik transferlerin hangi yollarla ortaya çıktığı tespit edilerek Türkçenin zaman işaretleme stratejileri belirlenmiştir. Çalışma, tipolojik ve evrensel sonuçlarla birlikte, Türkçe için farklı bir yaklaşımı hedeflemektedir.