Istanbul’da yasayan, Istanbul’u gören veya yazili kaynaklardan okuyan, basindan takip eden, görsel medyadan seyreden Türkler için mahya sanki Ramazanin geldigi, orucun tutuldugu her yerde var olan bir güzellik gibi durur. Hâlbuki bu yaygin intiba tam dogru degil. Ramazanlarda, mübarek gecelerde camileri ve etrafi aydinlatmak, “nurlandirmak” Islâm dünyasinda erken tesekkül etmis teamüllerden biri olmakla beraber mahya Istanbul’a mahsus bir kesif ve sehri diger büyük Islâm sehirlerinden farklilastiran, yukariya çikaran bir imtiyazdir. Payitahtin tabiat sartlari; Bogaz’i, Haliç’i, denizi, tepeleri, nihayet minareleri göklere yükselen abidevî camileri bu imtiyazi ve hususiyeti elde etmesini kolaylastirmis, hatta belki mecbur kilmistir.Bu kadar görkemli, estetik ve etkileyici bir kesif elbette tek boyutlu kalamazdi, kalmadi. Mahyalarin özellikle yakin tarihine bakildigi zaman siyasî ve kültürel birçok unsurun dinî ve mimarî hususiyetlerinin yanina kolaylikla ilisiverdigi görülecektir. Bu kitap “mahyalar dünyasi”ni, itina ile derlenmis bol ve genis bir görsel malzeme esliginde tarihi, siçrama ve degisme noktalari, teknik ve estetik özellikleri, toplumsal ve kültürel karsiliklari; sehire, mahalleye, dinî hayata, insanlara kazandirdiklari açisindan ele alan bir kültür tarihi çalismasidir.