Sezgin Kaymaz’in, kendi okurunu edinmesini saglayan ve yeni kusak yazarlarda fazla rastlanmayan hasletleri var. Insanlari, özellikle kaderin sillesini yemis olanlari, asagidakileri, kaybedenleri iyi taniyor. Romantiklestirmeden, grotesklestirmeden resmediyor onlari. Yazarimiz hikâye anlatmayi ve kurgalamayi da seviyor Allah için! Mistik olmayan, bir bakima o “insan iyiligini“ cisimlestiren bir gerçeküstü fanteziye dayaniyor çogunlukla romanlarinin kurgusu. Lucky, Sezgin Kaymaz romaninin bütün bu hasletlerinin hakkini veriyor. Her seyden önce, yine çok iyi islenmis insan manzaralari sunuyor. Taksiciler, hele orospular gibi, pek de “saygin“ olmayan insanlarin iç dünyasini ve iliskilerini gerçekçi ve eglenceli bir muhabbetle aktariyor. Yardimci rollerde: Cinayet kariyerli bir özel soför, kaknem kayinvalide, sinek kadar mide bulandirici bir kayinço... Ama basrolde bambaska “birisi“ var: Bir köpek! Simsiyah bir doberman. Kayis gibi siyah, insan canlisi, müdanaasiz, küstah ama taniyanin yüregine sokmak isteyecek kadar sevdigi kocaman bir doberman. Bir kiz-köpek, bir sillik. Lucky, konusuyor, eyliyor, insanlari bulusturuyor, onlarin gözünü açiyor, kaderlerini degistiriyor. Sezgin Kaymaz’in bu romanindaki gerçeküstü öge, insanüstü (pardon, köpeküstü!) melekeler tasiyan bu köpek. Romanin Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir’den, Geber Anne’den, Kaptanin Teknesi’nden öncekilerden bir farki ise, gerçeküstü-fantastik ögenin (haydi Sezgin Kaymaz tiplerinden biri gibi konusalim:) ’tabak gibi’ asikâr degil, belirsizlesmis, hayal-meyal, hatta “normal karsilanabilir“ tarzda olmasi. Kaymaz’in düzenli okurlari açisindan önemli bir yenilik bu... Lucky’yi de eglenerek, senlenerek, derken hüzünlenerek, sonlarina dogru da basbayagi gözleriniz yasararak okuyorsunuz. Bir Sezgin Kaymaz romani! (Tanitim Bülteninden)