Apaydın, köyden gelen bir yazar olarak Türk Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen Toz Duman İçinde ve Vatan Dediler’le birlikte 1920’li yıllar Türkiyesi’ni değişik bir açıdan irdeleyen Köylüler’de savaş öncesi ve sonrası Anadolu köylüsünün dramını ve devletle ilişkilerini roman gerçeği içinde yalın bir dille anlatıyor.
Köyden gelen bir yazar olarak Toz Duman İçinde / Vatan Dediler / Köylüler adlı roman üçlemesinin yazılmasını boynuma borç bildim ve yirmi yıl bu ağırlığı içimde taşıdım. Yazmadan bu borçtan kurtulamayacağımı anladım. 1918’lerden günümüze kadar Türk köylüsünün devlet içindeki ve temeldeki yerini, gelişimini çeşitli kahramanlarla ilişkisini irdelemeyi amaçladım. Belki bir hesaplaşma bu; sömürücü sınıflarla, aydınlarla ve yöneticilerle…
Köylümüzün yalnızlığını, umarsızlığını çocukluğumda bizzat kendim yaşadım.
On altı yıl askerlik yapan, Birinci Dünya Savaşı’nın, Kurtuluş Savaşı’nın tüm cephelerinde tetik çeken ve yaralı olarak köye dönünce topraksız, işsiz, ekmeksiz kalan bir köylünün oğluyum. Çocukluğum onu dinleyerek geçti. 1938’de Köy Öğretmen Okulu (sonradan Köy Enstitüsü) öğrencisi olduğum gün “Bu devlet seni okutuyor ya, tüm çektiklerim, tüm akıttığım kan ve ter helal olsun” dediğini unutamam.
Ne kadar isterdi, kendisi söylesin ben yazayım ve ondan doğrudan yararlanayım. Ama o yaşlarda bunun önemini yeterince kavrayamadım; sonradan anlayabildim ancak. Gene de onun anılarından çok şeyler kattım romanıma.
Bu romanlarımı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temelinde kemikleri, kanı ve teri bulunan, bugün çoğunun adı bile bilinmeyen o unutulmuş insanların anısına sunuyorum. Onlardan birisiydi benim babam.