1940 yılının yaz mevsiminde talihsiz bir genç adamın ayak izleri Eskişehir’in ara sokaklarında, gecenin lacivert soluğunda, Hamamyolu’nda, Tatlıdil Köftecisi’nde, Asri Sinema’da ve sınıf tekrarı yapacağı mektebin bodrum katında görüldü. Aslına bakarsanız kendisi daha çok gölgesiyle birlikte kalabalık kafasının içinde yürümekteydi. Yazdıklarının bir gün Akbaba dergisinde tefrika edileceğine ve Nadire’nin onu bir gün muhakkak seveceğine olan inancını henüz yitirmemişti. Nihayetinde dünya o nasıl inanıyorsa öyle dönecekti…Yaz mevsimi şehrin kapılarından içeri giriyor ve Adnan Aktaş kendine, hayata ve kurguya dair pek çok şey öğreniyor.
Tetkik etmeden tenkit etmeyiniz lütfen !
Kısa Günler Bitmek Bilmez, hayalperest, âşık, solgun ve kifayetsiz bir oğlan çocuğunun uzun üç haftasının çokbakışlı anlatısı. Yazanın değil tanıklarının konuştuğu bir günlük. Dönemin gerçek mekânları, kişileri, dergileri, gazeteleri arasında bir gezinti. Bu kitapta, Adnan’ın hayatıyla birlikte, yazdığı beşinci avantür romanı Kara Maça’yı okumak da cabası. Nazlı Akalın’ın taze kaleminden, etkileyici ve müstesna bir ilk roman.