Kent Hukuku'ndan söz edildiğinde, genellikle, imar uygulamaları ya da çevre konusunda karşılaşılan sorunlar akla gelir. Ancak, bu konuları da kapsamak üzere daha çok, kent olarak tanımlanan, doğal ve yapay çevre öğelerinden oluşan mekânlara ve bu mekânlarda yaşayanlara ilişkin kuralların tümü Kent Hukuku'nun konusudur.
Kenttaşların sahip olduğu kentsel hakları koruma altına alan Kent Hukuku, aynı zamanda onlara bu konuda kimi sorumluluklar da yüklemektedir. Kenttaşların kentle bütünleşmeleri, kendilerini kent kimliğinin ve kültürünün bir parçası olarak görmeleri, hak ve ödev kavramlarının birlikte algılanmasının zorunlu olduğu bilinciyle kentsel haklara sahip çıkmaları büyük önem taşımaktadır.
Kent yönetimlerine, sürdürülebilir, yaşam kalitesi yüksek kentsel mekânlar yaratma, çevre değerlerini korumaya öncelik verme, kamu yararı ve toplum yararını bireysel yararın önünde tutma görevlerini veren Kent Hukuku, aynı zamanda, kent yönetimlerinin, katılımcı, saydam, hesap verebilir, etkin ve verimli hizmet sunan ve yerel özerklikten yararlanan birimler olabilmeleri için yasama, yürütme ve yargı erklerine düşen ödevleri de kapsar.
Kenti, yönetim ve kenttaş boyutuyla ele alan Kent Hukuku'nun yazarları, kentli haklarının güvence altına alındığı, kent yönetimlerinin hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağlı olduğu, kenttaşların edilgen değil, etkin yurttaşlar olarak kentlerine sahip çıktığı ideal bir duruma ulaşmanın önündeki engellerin neler olduğunu ortaya koymaya çalışmakta; sonra da söz konusu sorunlardan her biri için çözüm yolları önermektedir.