Mizaçlarina göre kimileri konusmayi zor, yazmayi kolay; kimisi de yazmayi zor, konusmayi kolay bulur. Bu ayrim, yalniz- ca usta konusmaci ve usta yazar açisindan degildir. Hatip yazmak, yazar da konusmak zorunda kalabilir. Hatipler yazarin kalemine basvurur; yazarlar hatibin diline basvuramaz: Bu zorlugu basaran yazarlar olsa da eserini topluluk önünde okumayi basaramayanlarin sayisi az degildir. Bu yüzden söylesi vermekten kaçan yazar çoktur.Acaba söylesiyi ilk kez ne zaman ve kim yapti? Gazetecilikle edebiyat arasinda, yaziyla kurulan iliski bu durumu açiklayabilir. Sadece söylesi yapmakla taninan yazarlar var. Diyorlar ki... ile R.Esref Ünaydin, edebiyatimizda hâlâ ilktir. S.S.Uysal'in Iste Gerçek Yahya Kemal'i de öyle. O.Fallaci'nin Tarihle Söylesiler'i, S.de Beauvoir'in Veda Töreni ve J.P.Sartre'la Söylesiler'i de türün birer klâsigidir. Söylesilerin tiryakileri de var. Söylesmekle yazmak arasinda fark kalmadi. Cevabi yazmak, bir kaide oldu. Söylesi, artik yazili söz.Keklik Vurmak'taki söylesilerin hepsinde, sorulara yazili cevap verildi. 35 yil içinde yapilan elli söylesinin içinden seçildi. Ayri zamanlarda yapilan söylesiler, ayni konulardaki sorulara cevap vermek durumunda kalindigi için birbirine yakin, hatta bazi önemli önemsiz farklarla tekrarlar da olsa bir bütünlük olusturdu. Söz yaziya, kayda geçti.(Tanitim Bülteninden)