“Truva kâşifi” –ve “yağmacısı”– olarak ünlenmiş olan HeinrichSchliemann'ın bu kazı seferiyle ilgili anlatısı, sadece arkeolojimeraklılarını ilgilendirmiyor. Schliemann'ın macerası –vemaceracılığı–, romantizmle “gerçekçiliğin” dünya görüşlerininalışverişine dair canlı bir örnektir. Ayrıca bu anlatı, o yılların (Batı)Anadolusu'na dair canlı gözlemler içeriyor. Coğrafya ve peyzaja dairusta bir edebî anlatının zevki var aynı zamanda.
“Schliemann, yağmacı arkeoloji döneminin son temsilcilerindenbiridir. Daha doğrusu, kazılarında yaptığı yanlışlar, icatlar ve işlerininönemi üzerinden, yağmacı arkeoloji ile metodik arkeoloji arasındabir köprü olarak görülebilir. (...) Schliemann, Aydınlanma'nınaltyapısını kuran klasik literatürün etkisinde gelişen Alman Bildunggeleneğinin önemli bir temsilcisi olarak, bu literatürün (bilhassaHomeros'un) anlatısı ile sahadaki karşılığı arasında köprü olmayaçalışan, ‘efsane'nin ‘saha'daki karşılığı ile meşgul olan ve bu nedenlede efsanenin veya anlatının gerçeklikle buluştuğu taşınır ve taşınmazbuluntuların peşine düşen bir modern zaman adamıdır. Malûm,bu buluntuların şahikası ‘Priamos'un hazinesi' idi ve Schliemann bu‘hazine'yle ilişkilendirdiği bütün malzemeyi Almanya'ya taşımıştı.”
Suavi Aydın