Kur’an-ı Kerim, ilk olarak Hz. Muhammed’in (s.a.v) vefatından sonra Hz. Ebu Bekir vasıtasıyla (Hicri 632-634 yılları arasında) okunmasının ve muhafaza edilmesinin kolay olması amacıyla bir araya toplatılarak kitap haline getirilmiştir. 3. Halife Hz. Osman dönemine kadar da Hz. Muhammed’in (s.a.v) okuduğu ve Yüce Yaratıcı’dan gelmiş olduğu indirilme sırasına sadık kalınmıştır. 3. Halife Hz. Osman dönemde (Hicri 644-656) ise Kur’an-ı Kerim’in bu orijinal sırası çeşitli nedenler öne sürülerek yeniden düzenlenerek yazılıp çoğaltılmış ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) okuduğu sıra ve indirilme sırası olan sıraya göre mevcut olan Kur’an-ı Kerim’ler (farklı şekillerde) toplatılarak ortadan kaldırılmıştır.
Her mü’minin ilk önce kendine ya da alim dediği kişilere sorması ve cevabını araması gerektiği önemli bir soru vardır! Hz. Muhammed (s.a.v) son resûl ise ve Kur’an-ı Kerim ona vahiy yoluyla gelmiş ise ve Hz. Muhammed (s.a.v) kendisine indirilen sıra üzerine okumuş ise (Alak suresi ilk sure iken neden 96. sırada okuyoruz?) ve Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer bu şekilde Kur’an-ı Kerim’i muhafaza etmişse Hz. Osman nasıl oluyor da bunu değiştirme cüretinde bulunmuştur?
Unutulmamalıdır ki Hz. Muhammed (s.a.v) son resuldür ve Kur’an-ı Kerim de Allah katından Cebrail vasıtasıyla Resulullah’a indirilmiştir; o halde Hz. Osman bunu yapabilme cesaretini ve icazetini kimden almıştır?
Eğer Hz. Osman’a resulluk gelmişse, Hz. Muhammed (s.a.v) son resul olmuyor, yok eğer Hz. Muhammed (s.a.v) son resul ise Hz. Osman Allah katından Hz. Muhammed’e (s.a.v) indirildiği sırayı değiştirmekle Allah’a ve indirdiği kitaba ve resulüne karşı gelmiş bulunuyor! Ve hiç kimse cesaret göstererek bu çelişkinin üzerine gitmiyor ya da görmezden geliyor.
Şimdi cesaretle kendimize dönüp şunu sormalıyız bundan kasıt masumiyet ya da iyi niyet olabilir mi?
1. Bir eser sırasında okunmalı değil midir?
2. Ve sırasında okunmayan bir eserden ne kadar faydalanılabilir?
3. En önemlisi sırası karıştırılmış bir eserde anlam bütünlüğü bozulmaz mı?
Gerçeği merak ederek öğrenmek isteyenlerin bu çarpıklığın sebebini bilmek isteyecekleri kesindir ve ilk denilecek şey de kesinlikle bunda bir masumiyet söz konusu olamazdır.
İslam tarihine dikkatlice bakılacak olursa İslam’ın üzerinde Emevilerin etkisinin ve şu an yaşanan ve öğretilen bütün bilgilerde ve Kur’an meallerinde de yine aynı etkinin ve yönlendirilmenin olduğu görülecektir.
Hz. Osman’ın yapmış olduğu bu davranış biçimiyle bizler Emevi bakış açısı ve etkisi altına girmekle birlikte gerçek manada Kur’an-ı anlama ve yaşama algısından da kasıtlı olarak uzaklaştırılmış olduk ve perdelenen akıl gerçekleri aramaktan ve sorgulamaktan gafil oldu. Ve bizler bu sebeple Allah’ın anlattığı, Resulullah’ın yaşadığı değil Emevilerin empoze ettiği ve istediği şekle bürünmüş olduk. Olası bir ihtimaldir ki birçok düşünen insan bunu bilip fark etmesine rağmen cesaret gösteremeyerek sessiz kalmıştır.
Şimdi bu çalışma her şeyin asli şekline döndüğü ve gerçeklerin konuşulması döngüsünün başlangıcıdır. Ve düşünen hiçbir insanın bu mantıksızlığı kabul etmeyeceğini biliyorum.
Artık zaman gerçeklerle yüzleşme, hakikati ortaya çıkarma ve kabul etme zamanıdır. Hz. Muhammed’in (s.a.v) öğrettiği ve yaşadığı Kur’an mı yoksa Emevilerin empoze edip dayattığı Kur’an mı? Şimdi bu ikisi arasında bir seçim zamanıdır.
Amacım indirilme sırasıyla anlam bütünlüğü içinde hakiki hâliyle Kur’an-ı Kerim’in okunmasına vesile olmak, düşündürmek, okumak ve okutturmaktır.
Yeryüzünde bulunan hiç kimse kutsal değildir, tek kutsal Allah’tır ve biz resulleri de Allah için severiz.
Unutulmamalıdır ki geçmiş ümmetlere yapılan oyunlar bize de yapılabilir ve bizim ayrıcalığımız yoktur. Ayrıcalık sadece hakiki kulluk ve düşünmeyle olur, düşünün ve gerçeklere kapı aralayın! Sizlere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Kur’an-ı Kerim’de bulunan cüz ve hizb yine Hz. Osman döneminde yapılmıştır. Bilindiği gibi cüz her 10 yaprak bütününe verilen ad hizb ise cüzün 4’te biridir. Bu