Dinin geri dönüsü günümüz felsefesinin baska temalarindan biri, belki de birincisi haline geldi, ama felsefe bir din savasinin hükmettigi bir siyasal gerçekligin abartili bir yankisindan öte pek bir sey sunmuyor bize. Seküler dönem yerini bir sekilde siyasal eylemin dogrudan dogruya metafizik çatismanin ürünü oldugu yeni bir döneme birakmis görünüyor. Iste Critchley'in bu kitabi "bir tür sekülarizmi mi savunmaliyiz, yoksa teizme dönüsü sükunetle kabul mü etmeliyiz — yoksa bir üçüncü yol var mi?" sorusuna cevap verebilmek için iman, ask, din ve siddet meselelerini derinlemesine ele aliyor. Critchley, Rousseau'daki siyaset-din paradoksundan Heidegger, Taubes, Agamben ve Badiou'da Aziz Paulus'un geri dönüsüne, oradan da Carl Schmitt ve John Gray'in eserlerindeki siyaset-ilk günah iliskisine ve üstü kapali mistik anarsizm gelenegine geçerek, imansizlar için bir imanin, inanmayanlar için inancin mümkün olup olmadigini inceliyor. Son bölümde ise Slavoj Zizek'le girdigi tartismayi genisleterek siddet meselesini ve siddetsizligin sinirlarini ele aliyor.
Menü
Sepete Ekle
