Kendime ılımlı vegan diyorum. İnsanlardan çok hayvanlara değer veriyorum. Kırk yılın başı peynirlerinden tattım diye bana kızarlar mı? Sanmam.
10 seneyi geçmiştir ağzıma et sürmeyeli, ama arada birkaç çatal pasta yedim. Bu beni veganlık dışı bir mertebeye mi sürükler?
Hayvanların nesli tükenirken, denizler yok olurken, topraklar verimsizleşirken ya vegan olursun ya da dünyanın sonu gelir gibi bir anlayış nasıl gerçekçi olabilir?
Kızartmanın üstündeki yoğurdu itip altındakileri alıyorum, biri çıkıp panikle; “Yalnız o yoğurda değdi,” diyebiliyor. Abi kör müyüm ben? Vegan olmayı ne olarak konumluyorsun kafanda?
Oben Budak, Ilımlı Vegan kitabında bu soruları cesurca sorarken veganizme bambaşka bir bakış açısı kazandırıyor; konuyu sosyal ve ideolojik açıdan değerlendiriyor. Veganlığa geçiş yapanlara, vegan olmayı düşünen ve fakat bir türlü adım atamayanlara ya da kafası karışıklara yol gösteren Budak, bir yandan güldürüyor bir yandan da pratik tavsiyeler veriyor.
“Konu mutlu hayvancıklar ve gezegenimizle ilgili. Bunu bilerek yola çıkmalı. Bu yolun ne kadarını tamamlayabilirsen tamamla, değerlisin. Et yemek seni kötü bir insan yapmaz. Hayvansal gıda tüketmiyor olmak da veganları aziz mertebesine yükseltmez. Lütfen unutma; veganlık sevdiğin şeylerden vazgeçmek değil, hayatın tadını çıkarmak.”