Asrimizin en önemli müfessiri olan Ibn Âsur, Bati karsisinda kendi problemleriyle zaman kaybeden Islam toplumunun kaderinin bu olmamasi gerektigi ve bu problemlerin çözüme kavusturulacak bir yolunun olmasinin kaçinilmaz oldugunu her zaman dile getirmistir. Egitimden siyasete kadar karsilasilacak meselelerin çözümünün iyi bir egitimle olabilecegini, egitilmis fertlerden olusan bir toplumun sosyal meselelerini rahatlikla çözebilecegine inanir. Ona göre fert fert insanlarin egitilmesi ve ahlâki güzelliklerle beslenmesi sarttir. Ahlâkli bir toplumun hem ekonomik bakimdan hem de kültürel bakimdan mutlulugu yakalayacagina inanir. Ibn Âsur'a göre müslüman bir toplumun siyasi olarak mutlaka bir devletinin ve yöneticisinin olmasi kaçinilmazdir. Bu konuda ilk örnek, müfessirimize göre Hz. Peygamber ve onun ashâbidir.Hz. Peygamber bizzat peygamberlik görevinin yani sira yöneticilik vazifesini de ifâ etmistir. O'ndan sonra ise halifelik sistemi ile idare görevi yürütülmüstür. Bu konuyla ilgili Ibn Âsur, yeni yaklasimlar da ortaya koymustur. Yönetimin nasil olmasi, hangi temeller üzerine kurulmasi, bu yönetimin adinin ne olacagi ve yöneticilerle ilgili fikirler üretmistir. Ona göre yönetim sisteminin adi önemli degildir. Önemli olan yönetilen halka karsi adâlet, hosgörü, esitlik ve hürriyet prensiplerine bagli bir uygulama biçimi gelistirebilmektir. Ibn Âsur'a göre en ideal yönetim seklinin; yöneticilerin, insanlarin seçimi ile is basina getirilmelerine dayali bir sistemden olusmasidir. Bu konuda Amerika'da uygulanan sistemin isleyis biçimi bakimindan örnek olabilecegini söyler. Buna her ne kadar demokrasi dense de, Islam'in kendine has bir demokrasi gelistirmesi geregini savunur. (Tanitim Bülteninden)
Menü
Sepete Ekle
