Hz Peygamber daha hayatta iken Hz. Ali’nin etrafinda seçkin bir sahabe grubu toplanmisti ve bunlara “Sia’tü Ali” ismi veriliyordu. Ancak burada “Sia” kelimesi özel, siyasi bir grubu isimlendirmekten çok, genel manada taraftar manasinda kullaniliyordu. “Siatü Osman”, “Sia’tü Ömer.” gibi. Halife seçimlerinde Hz. Ali’nin siasinin saflari siklasti ve belirginlesti, Hz. Osman’in sehadetinde ise billurlasti. Emeviler devrinde, Evlad-i Resulullah’a yapilan iskence ve zulüm çogalinca bunlara karsi insanlarin sevgisi iyice artti. Bu kötü gelenege en igrenç örnek Kur’ân-i Kerim’de pak olarak vasiflandirilan Ehl-i Beyt’e hutbelerde lanet okunmasidir. Emeviler tarafindan cuma hutbelerinde minberde Ehl-i Beyt’e ve o davaya sahip çikanlara lanet okutturuluyordu. Müminlerin annelerinden Ümmü Seleme “Süphesiz ki siz minberleriniz üzerinde Ali b. Ebu Talib ve sevenlerini lanetlemekle Allah ve Resulüne lanet okumus oluyorsunuz. Sehadet ederim ki, onu hem Allah, hem de Resulü severdi.” demistir. Bu kötü gelenek birçok yanlis gibi Ömer b. Abdülaziz döneminde kaldirilmistir. Emevilerin Müslümanlar arasinda fark gözetmeleri ve birçok haklarini vermemeleri Mevali’yi Ehl-i Beyt’e yaklastirmistir. Hz. Hüseyin’in sehadetinden sonra ise Sia kelimesi artik “Hz. Ali soyunun hakkini arayan ve bunun için bir araya gelen” insanlari ifade etmeye baslamistir.