17. yüzyılda Rumeli'nde yaşayan Alevî/Bektâşî şairlerden Hayreti, geleneksel şiirimiz içinde hem asker hem derviş olması yönüyle, bundan dolayı tasavvuf ile kahramanlığı kaynaştırmasıyla oldukça özgün bir sese sahiptir. Yaşadığı dönemde "Rum ili abdallarının bir sözcüsü" olarak görülmesi ona haklı bir şöhret kazandırmış, mert ve davudi sesi Rumeli'nden İstanbul'a, padişah ve vezir saraylarına kadar yankılanmıştır. "Ne Süleyman'a esirüz ne Selimün kuluyuz/Kimse bilmez bizi bir Şah-ı Kerimin kuluyuz" diyen Hayreti, aynı zamanda Mevleviliğin büyük isimlerinden Yusuf-ı Sine-çak'ın kardeşidir.
Geleneksel edebiyatımız üzerine yaptığı titiz ve kapsamlı çalışmalarla tanınan Mustafa Tatçı'nın eseri, Hayreti'nin dini ve tasavvufi dünyasını şiirlerinden yola çıkarak tahlil etmektedir. Bu tahlil çalışması okura sadece Rumeli'nde yetişen bir kalender/abdalın duygu dünyasını değil, aynı zamanda bu bölgede yeşeren Akıncı Alevî kültürü anlama imkanı vermektedir. Tatçı'nın eseri, bizlere yüzyıllar öncesinden yankılanan bu yiğitçe ve dervişçe sesi duyururken, onun diğer eserleri hakkında bilgi edinmemizi, tasavvuf edebiyatını daha yakından tanımamızı sağlıyor.