Bu olayların nasıl gerçekleştiğinin gün ışığına çıkmasına bakıp da genç kadının kalenin fantastik hayaletlerine artık inanmadığı sonucunu çıkarmamalı. Smith Hayes boş yere onu ikna etmeye çalıştı ama Angela asla ikna olmadı. Zaten Yargıç Gifford, Çoban Albert, Öğretmen Marlon ve diğer Himself sakinleri de ikna olmamıştı. Öyle görünüyordu ki bu iyi kalpli insanların batıl inançlarından vazgeçmeleri için uzun yıllar gerekecekti.
Yine de alışılmış palavracılıklarına geri dönen Doktor Butcher, karşısında dinleyici bulursa bunları tekrarlamaktan geri durmuyordu.
Sık sık, Dememiş miydim ben? Kalede cin varmış, ha! Cin diye bir şey var mı? diyordu fakat artık kimse onu dinlemiyor, hatta alayları ölçüyü aştığında ondan susması isteniyordu.
Öğretmen Marlon’ya ise bölge efsanelerini incelediği derslerine devam etti. Himself Köyü’nün genç kuşakları da çok ama çok uzun yıllar boyunca, öteki dünyadan gelen ruhların Barlow Şatosu’nun harabeleri arasında yaşadığına inanmaya devam ettiler.