“Çünkü onlar ‘annelerini erken, babalarini ölümlerine yakin seviyor’. Onlar en çok bunu biliyor. Babalarsa sevilmeye gelmiyor. Babalar bir kere sevildi mi hemen kisalip ölüyor. Buna önce yas, sonra yasa deniyor. Böyle oluyor: Çocuk tüfegi eline aliyor. Namlunun ucunda: okunaksiz bir baba. Sonra korkunç seyler oluyor. Kirik cincik ve leke. Saçma ve kül. Ve bir de bakmissin, baba gökte soluk bir amblem. Tedavülden kalkmis delik para.”
Birgül Oguz'un kitabi yas üzerine. Ancak yalnizca kisisel bir kaybin yasini tutmuyor Hah. Hafizalardan silindi silinecek "yilbindokuzyüzeylül" devrini simdiye firlatmak arzusunu da duyuyor. Temsil, telafi ve idrak edilemez olani temsil, telafi ve idrak etmeye çalisiyor. Zamanin yas'a müdahalesi, halden hale geçen öykülerin dilinde buluyor karsiligini.