Bu kitap Türker Ertuncay'in bireysel hikâyesi olmaktan öte, Türkiye tarihinin önemli ve acili bir dönemine dair ortak bellegimizin, silinmek ve unutturulmak istenen bellegimizin yeniden insasi için elzem yapi taslarindan biridir, o dönemi anlatan diger bütün otobiyografi, biyografi ve monografiler gibi. Ertuncay'in kitabi benzerlerinden farkli olarak öncülüne pek tanik olmadigimiz iki perspektif getiriyor yeniden insasi gereken bu ortak bellege. Ilki, Ertuncay'in durdugu ve baktigi yer; gençlik yillarinin önemli bir bölümünü kaplayan bir politik yapinin (TKP/ML) içindeki belli bir konumdan disariya dogru bakisi örnekliyor. Ikinci perspektif ise politik yapidan bagimsiz olarak bir insanin geçmisiyle muhasebesine tanik olmamiza imkân veriyor, çünkü sayfalar arasinda "devrimci" Türker'in hikâyesini okurken, sifatini bir kenara koymus baska bir Türker'i de görebiliyoruz. Bu iki perspektif bazen kâgit bir mendil üzerine, cezaevinde yazilmis tek bir mektubun farkli satirlari içinde kendini belli ediyor, bazen de politik bir elestirinin kuyruguna kaçinilmaz olarak eklemlenmis samimi duygu durum ifadeleri olarak. Bu kitabin içinde tartismaya açik noktalar yok mu? Var elbette. Ancak kitabin yazilis amaci da zaten çözüm sunmak degil, tartismak. Ertuncay'in kitabi, umuyoruz ki, 1980 darbesinin silmek istedigi ortak bellegimizi dirilterek bugüne getiren, hatta belki de yarina tasiyan tartismalara katkida bulunacak, çünkü dünü görmeden bugüne bakabilmek mümkün degil.(Tanitim Bülteninden)