Iç zaaflarimizdan ve sömürgecilerden kaynaklanan tüm acilara, imkânsizliklara, zulüm, sömürü ve katliamlara ragmen cografyamizda yasatilan fitrat ve Kur’anî hayat çizgisi, Islam’in yasayan gücüydü. Ve nihayet 21. yüzyilin basinda uyanis baharinin kitlesel kokusu hissedildi. Sömürgeciler tarafindan tanimlanan Ortadogu’da yasak ve ifsad barajlari asilmaya; isbirlikçi diktatörlerin koltuklari sallanmaya baslandi.Artik Arap, Berberi, Kürt, Türk-Türkmen, Siyah derili, Fars vd. Müslümanlarin gelecek ümitleri birbirine bagli. Önceki asirlardan devralinan ataletin kirleri de, Batililarin zihinlerimize ve topraklarimiza çizdigi sinirlarin zilleti de asilma esiginde. Çorak toprak yeseriyor. Sünnetullah’la bütünlesecek “alttan gelen dalga” özlemi, ilk defa kitlesel ve tutarli bir karsilik buluyor. Ortadogu Intifadasi öze dönüs ve islah çabalarina yeni kapilar açiyor.Ortadogu Isyani’yla korku duvarlari yikiliyor. Bu süreçte olusturulmaya çalisilan imkânlar, aslinda Rasul (s) ve Rasul’le birlikte olanlarin Habesistan ve Yesrib hicretleriyle aradiklari daha güvenli ortamlari çagristiriyor.Gelecek tasarimlarimizin omurgasi, Ortadogu’ya yayilan direnis, islah ve insa faaliyetlerinden ayri degil. Gelecegimizi güvenli kilmak için bu faaliyetleri Kur’ani ölçülerle çogaltabilmeli, bilinç ve kararliligimizi yükseltebilmeli, Islami sahsiyetlerle istisâri mekanizmalarimizi kurumlastirabilmeliyiz.