1000 TL Üzeri Kitap Alışverişlerinizde Kargo Bedava. Stoktaki Ürünler Aynı Gün Kargoya Verilir
Menü
Giriş
Şifremi Unuttum
Sepetim

Gazetecilikte Uzmanlaşma Alanları

.
Stokta Miktarı 2
%13
135,00 TL
117,45 TL
Sepete Ekle
Hemen Al
Ürün Tanıtımı

Uzmanlık; belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan kimse, mütehassıs, kompetan olarak tanımlanmaktadır (TDK), bir çok iş ve meslekte uzmanlık becerisi gelişmiş insan gücü istihdam edilmektedir. Gazetecilik de bu mesleklerden birisidir ve kendine özgü uzmanlık alanları gelişmiştir ve gelişim halen devam etmektedir.

Haber nitelikli bilgidir. Herhangi bir bilgi, tutarlı bir kurgu ve sağlam bir dil yapısıyla habere dönüşür. Haberci için yetenek, beceri, deneyim ve özen temel gerekliliktir (Girgin, 1992: 1-3). Habercinin bilgi birikimi ve uğraşı alanı bir alanda yoğunlaştığında, bir başka ifadeyle uzmanlaştığında burada sıralanan temel niteliklere ve beceri sahibi olmaya daha da yaklaşmaktadır. Bilgiden habere geçişte anlaşılır bir dil kullanılması, haberin daha geniş kitleyle kolayca buluşmasına imkan verir. Haberdeki dilin anlaşılırlığı ise gazetecinin alandaki hakimiyetiyle ilintilidir. Gazetecilikte uzamanlaşma haber kaynaklarına ulaşma, bilgi toplama ve haberi oluşturma süreçlerine önemli katkı sağlamaktadır. Gazetecinin içinde bulunduğu iş koşulları bazen her alanda haber yazmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin medya kuruluşunun bir ülke veya bir şehirde tek muhabiri varsa, ya da gece, hafta sonu veya resmi tatil nöbetlerinde bir muhabir görev yapıyorsa o muhabir her konuda veya her alanda haber yazma zorunluluğu içindedir, sadece haber yazmak da yetmeyebilir, fotoğraf ve video çekip bunları işlemesi gerekebilir. “Gazetecinin her alandaki bilgiyi haber formatına taşıyıp haberleştirmesi mümkündür ya da öyle olmalıdır” görüşü de yaygındır, özellikle haber ajanslarında ve kadrosu sınırlı haber merkezlerindeki algı böyledir, medya pratiğinin gerçekleri de böyle tezahür etmektedir. Ancak gazetecinin diplomaside, siyasette, polis adliyede, kültür sanatta, ekonomide, sporda, bilimde, savaşta, savunmada, barışta, araştırmacılıkta ve diğer alanlarda uzmanlaşması haber bulma, haber üretme ve haber yazmada gücüne güç katar. Gazeteci geçimini yazdığı haberden sağlar, birçok mesleki kurum ve düzenlemelerde gazeteci iş tanımı böyledir. Örneğin bir editör ekonomi muhabirinden hem günün rutin gelişmelerini izlemesini, hem de özel haber yaparak rakiplerini atlatmasını ister, bu sadece editörün isteği ile gelişmez, muhabirin günlük iş akışı ve iş tanımı tam da böyledir. İşte bu muhabir her gün ekonomi merkezlerindeki haber kaynaklarını tararken toplantı veya konferansları da izler, haber kaynakları alana özgüdür, haberde kullandığı kavramlar alana özgüdür ve haberin “yenilik” unsurunu ortaya koyacak bilgi birikimi o ekonomi muhabirine özgü bir beceri haline gelmektedir. Kısacası gazetecilikteki uzmanlaşma haber “işinin” gelişmişliğinin bir parçasıdır, konu tıpkı doktorların uzmanlık alanları gibidir; uzman doktor herhangi bir tanı ve tedavide nasıl alanında ehliyet sahibi oluyorsa habercinin uzmanlaşması da öyledir. Her haberi yazmak durumunda olan muhabir ise pratisyen hekimle aynı pozisyondadır.

Vural’a (2014: 5) göre gazetecilikteki değişikliğin nedenini toplumbilimlerdeki değişmelere bağlamak işin en kestirme yoludur, aslında gazetecilikte görülen değişiklikleri şu dört ana başlık altında toplamak mümkündür: 1.Haber kaynakları bakımından değişiklikler görülüyor. Eskiden tek kaynak kullanılarak haber yazılabilirdi, bugün çok haber kaynağı kullanmak hemen hemen zorunlu ama sonunda ancak bir haber ortaya çıkabiliyor. 2.Eskiden habere konu olan düşünce genelde tek bir devlet dairesinden kaynaklanabilirdi, yani tek bir haber kaynağı vardı. Günümüzde ise haber kaynağı, çoğu kez bilgisayarda açılmış bir dosya olabiliyor. 3.Eskiden muhabirin uzmanlarla konuşabilecek kadar bilgili olması haber yapması için yeterliydi. Artık muhabirin kendisinin haber yapmak için uzman olması gerekiyor. 4.Eskiden gazetecilik, her şeyden az çok malumat sahibi olunan bir meslek olarak kabul edilirdi. Şimdi ise pek çok meslekle uzmanlık yönünden aşık atıyor.

Gazetecilik lisans programlarında verilen alan dersleri ile uzman gazeteciliğe önemli katkılar sağlanmaktadır. Narin’in (2018: 100-102) “Dünyada Akademik Sıralaması Yüksek Gazetecilik Lisans Bölümlerinin Ders Programlarının Analizi” başlıklı makalesinde, ABD’de önde gelen 10 gazetecilik lisans ders programında uzmanlık alanı dersleri şöyle yer almaktadır: Görsel/İşitsel Gazetecilik, Radyo, Televizyon, Podcast Gazeteciliği, Spor Haberciliği, Dergi ve Dosya Gazeteciliği, Dijital Gazetecilik, Veri Gazeteciliği ve Veri Görselleştirme, Multimedya Gazetecilik, Ekonomi Haberciliği, Uluslararası Habercilik, Sağlık, Bilim ve Çevre Gazeteciliği, Toplumsal Adalet, Kamu Sorunları, Kamu Gazeteciliği, Topluluk Gazeteciliği, Araştırmacı Gazetecilik, Çatışma, Müzakere, Arabuluculuk ve Sivil Alan Gazeteciliği, Röportaj/Görüşme, Yerel Gazetecilik ve Kent Sorunları, Yurttaş Gazeteciliği, Açıklayıcı Habercilik, Aktüel Habercilik, Edebi Gazetecilik, Mobil Gazetecilik, Müzik Gazeteciliği, Sanat Haberciliği, Siyasal Habercilik, Yaratıcı Yazma, Yorum Gazeteciliği, Din Haberciliği, Anlatı Haberciliği, Belgesel Gazetecilik, Deneyimsel Gazetecilik, Eğitim Haberciliği, Eğlence Haberciliği, Harita Anlatıcılığı, Tüketici Haberciliği, Yaşam Haberciliği.

Ankara’da eğitim veren en eski iki iletişim fakültesinin gazetecilik programlarındaki uzmanlık alan derslerinin genellikle alanda uzman gazeteciler tarafından verilmesi tercih edilmektedir ve ilgili dersler şöyle sıralanmaktadır:

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü uzmanlık alan dersleri: Spor Muhabirliği, Kent ve Çevre Gazeteciliği, Grafik Tasarım, Robotik Kodlama ve Dijital Teknolojik Ürünler, Parlamento Muhabirliği, Eğitim Kültür ve Sanat Muhabirliği, Araştırmacı Gazetecilik, Siyaset Muhabirliği, Televizyon Haberciliği, Basın Fotoğrafçılığı, Sağlık İletişimi, İnternet Gazeteciliği Web’de Tasarım, Ekonomi Muhabirliği, Diplomasi Muhabirliği, Yeni medya ve Yeni Gazetecilik, Bilim İletişimi ve Haberciliği.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi (Gazi Üniversitesi’nden ayrılan) Gazetecilik Bölümü uzmanlık alan dersleri: Televizyon Gazeteciliği, Basın Fotoğrafçılığı, Basın Yayın Editörlüğü, Kültür ve Sanat Dergiciliği, Grafik Tasarım, İnternet Gazeteciliği, Polis Adliye Muhabirliği, Magazin Muhabirliği, Siyasi Parti Muhabirliği, Yurttaş Gazeteciliği, Ajans Muhabirliği, Masaüstü Yayıncılık, Web Tasarımı, Eğitim Muhabirliği, Ekonomi Muhabirliği, Parlamento Muhabirliği, Diplomasi Muhabirliği, Medya Muhabirliği, Spor Muhabirliği, Drone Gazeteciliği.

Gazetecilik ders programlarında gözlenen en temel değişim, alan derslerindeki değişim, alan derslerindeki çeşitlenme ve artıştır. Medya ekosisteminin çeşitli teknolojik aygıtlarla farklı kanallarda çalışabilecek gazetecilere ihtiyaç duyması nedeniyle, multimedya derslerinde artış gözlenmektedir (Narin, 2018: 106). Teknolojinin beraberinde getirdiği uzmanlaşma zorunluluğu, her alanda olduğu gibi gazetecilikte de kendisini göstermektedir.

Bu çalışmada; akademiden çok değerli öğretim elemanlarının yanı sıra alanda uzman gazeteciliği yıllarca deneyimlemiş, pratiğin içinde yoğurulup yer yer eğitime dahil olmuş çok değerli gazetecilerin ve lisansüstü eğitim yapan yine çok değerli arkadaşlarımızın yazdığı bölümlere yer verilmiştir. Elbette basındaki uzman gazetecilik alanlarına dair başlıklar daha da artırılabilir ve incelemeye dahil edilebilir.

Umur IŞIK ve Konur Alp KOZ “Değişen Haber Ekosisteminde Seo Haberciliği: Etik Bir Değerlendirme” başlıklı çalışmalarında, internet haberciliği açısından mesleğin profesyonelleri tarafından da “zorunluluk” olarak görülen arama motoru optimizasyonunun “haberi yaralamadan” nasıl yapılması gerektiği üzerine düşüncelerini paylaşmaktadırlar. Yalnızca arama motorlarında görünür olmak ve trafik elde etmek için yapılan haber görünümlü “kötü örnekler” üzerinden bir değerlendirme yapılan çalışmada SEO örnekleri; arama eğilimlerine göre haber dizaynı, evergreen içerikler, teşhir unsurlarıyla haber kurgusu ve bulmaca haberler olmak üzere dört kategoride incelenmiştir. Çalışmada, haber sitelerinde istihdam edilen SEO uzmanlarının yazılım ve teknik bilgilerinin yanında “haber yazma ve redaksiyon” konusundaki yeteneklerinin de geliştirilmesi gerektiği ifade edilirken, genel yayın politikası, kurumsal kimlik, yayıncılık ve etik ilkeler konusunda da eğitim almalarının önemine vurgu yapılmaktadır. Yazarlar ayrıca çalışmalarında “habercilik penceresinden” bir SEO editörünün dikkate alması gereken ve yapılması gerekli düzenlemeler üzerinde durmaktadırlar. Bununla birlikte çalışmada, hileli yöntemlerle gerçekleştirilecek suni yükselişler yerine kamu yararını gözeten ilkeli bir yayıncılık anlayışı benimsenmesi gerektiğinin altı çizilmektedir.

Feyyaz FIRAT, “Bilim ve Teknoloji Gazeteciliğinde Sorunlar ve Çözüm Önerileri Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı bölümde bilim ve teknoloji haberciliğini kavramsal düzeyde tartışarak, bilim ve teknoloji haberciliğinin sorunlarının neler olduğu, bu sorunların sebepleri ve sonuçlarıyla ilgili kapsamlı bir çerçeve çizmektedir. Çalışmada, bilim ve teknoloji gazeteciliğinin, herhangi bir uzmanlığı olmayan sıradan bir okuyucu için anlaşılması güç olan bilimsel makaleleri, ilgi çekici bilimsel gerçeklikleri, güncel bilimsel ve teknolojik gelişmeleri topluma anlaşılır bir dille aktarmak üzere ortaya çıkmış bir alan olduğuna vurgu yapılmaktadır. Gerek dünyada gerekse ülkemizde bilim ve teknoloji haberciliği alanında birtakım problemler olduğuna değinilen çalışmada, bu sorunların, bilim ve teknoloji haberlerinin metinlerinden, okuyuculardan, habercilerden veya bizzat haber kuruluşlarından kaynaklanabildiği ifade edilmektedir. Bilim ve teknoloji gazeteciliğinin iyileştirilmesine yönelik var olan çabalardan da söz eden Fırat, bu noktada lise ve üniversite öğrencilerine yönelik eğitimler verildiğini ve eğitim programları hazırlandığını belirtmektedir.

Özlem ŞİMŞEK ÇELİK, “Sağlık Gazeteciliği” başlıklı bölümde sağlık gazeteciliği ve haberciliğinin ne olduğu, önemi, sağlık habercisinin kim olduğu, sağlık haberlerini diğer haber türlerinden farklı kılan konu, içerik, kaynak, görsel ve dil kullanımının nasıl olması gerektiği ve sağlık gazeteciliğinde uyulması gereken etik ilke ile kuralların nasıl olması gerektiği üzerine bir değerlendirme yapmaktadır. Sağlık gazeteciliğinde insanların hayatını yakından ilgilendiren haberlerin; bilgi ve tecrübe süzgecinden geçirilmeden, doğru kaynaklara başvurulmadan, araştırılmadan hazırlanması ve yayımlanmasının hedef kitle için tehlike arz edebileceği gibi telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olabileceği belirtilirken, sağlık gazeteciliğinin ciddi bir uzmanlık gerektirdiğinin altı çizilmektedir. Bu nedenle sağlık gazeteciliğinin; gazetecilik mesleğine yeni başlayan, haber yazmayı yeni öğrenen, haber kaynağı bakımından çevresi olmayan ve sağlık bilgisi yetersiz kişilerce yapılacak bir meslek olmadığı ifade edilen çalışmada gazetecilik ve tıp etiğinin bir arada olmasının önemine değinilmektedir. Çalışmada, sağlık gazeteciliğinin; hedef kitle, kaynak ve iletişim aracı bağlamında bir çıkar ile beklenti gözetilmediği, tıp ile gazeteciliğin temel değer ve unsurlarıyla birlikte toplum sağlığının gözetildiği, olumlu sağlık davranışına yönlendirdiği, insan sağlığını ve yaşam kalitesini artırdığı takdirde değer kazanabileceği vurgulanmaktadır.

Onur ŞEN “Robot Gazetecilik” başlıklı bölümde gazetecilik pratiklerine farklı bir boyut kazandıran robot gazeteciliğinin insan gazetecilerin rolünü üstlenmesi ve haber odalarında yarattığı değişimlere odaklanmaktadır. Çalışmada yapay zekâ ve algoritmalarla haber üretimini gerçekleştiren robot gazetecilerin, sağladığı avantajların yanında birtakım olumsuzlukları da beraberinde getirdiği ifade edilmektedir. Robot gazetecilerin, ürettikleri haberlerin rutin türde olması, haber içeriklerinde yapılandırılmış veri kullanmaları, yaratıcılıklarının sınırlı olması, algoritma öğretmelerinin dışına çıkamaması ve araştırmacı gazetecilik potansiyelinin olmaması nedeniyle insan gazetecilerin yerine geçemeyeceği belirtilmektedir. Robot gazetecilikte, etik sorunların dışında hukuksal çerçevede de sorunlar bulunduğuna dikkat çekilen çalışmada robot gazeteciliğinin, sorunlu yanları bulunsa da günümüz ekosistemi göz önüne alındığında, okur kitleye, haber kuruluşlarına ve gazetecilik pratiklerine getirdiği olanaklarla işlevsel olarak değerlendirilebildiğine vurgu yapılmaktadır.

Adalet GÖRGÜLÜ AYDOĞDU ve Onur DURSUN, “Yerel Basın: Dün, Bugün ve Yarın” başlıklı bölümde, Türkiye’de ve dünyada yerel basının genel görünümünü akademik çalışmalar üzerinden incelemektedir. Türkiye’de yerel basının geçmişten günümüze nasıl bir dönüşüm geçirdiğine ilişkin bilgiler aktaran Görgülü Aydoğdu, uluslararası literatürde incelenen yerel basın eksenli çalışmalar bağlamında dünyada yerel basının durumuna ilişkin genel bir değerlendirme sunmaktadır. Yerel basının hem iyi işleyen bir yerel demokrasiyi hem de ortak bir yerel kamusal alanı sürdürmek için büyük önem taşıdığı belirtilen çalışmada, böyle önemli bir misyon üstlenen yerel basının günümüzde başta ekonomik sorunlar olmak üzere birçok sorunla karşı karşıya olduğu ifade edilmektedir. Dünyada yerel basına yönelik uygulanan başarılı ve tartışmalı farklı iş modellerinden de söz edilen çalışmada, okuyucu sayısı ve reklam gelirleri düşen yerel gazetelerin hala birçok ülkede güçlü bir konuma sahip olmasında ödeme duvarlarının büyük etkisi olduğuna vurgu yapılmaktadır. Dijitalleşme ile birlikte değişen gazetecilik anlayışının yerel basına etkisi üzerinde durulan çalışmada, internetin yerel gazetecilerin rutinlerine tamamen entegre olsa da sorunların çözümüne çare olamadığı belirtilmektedir. Çalışmada, yerel basının yerelliğin gücünü kullanarak bir fark yaratmadığı sürece bu sorunları yaşamaya devam edeceği yorumu yapılmaktadır.

Arda Umut SAYGIN, “Dergi Gazeteciliği” başlıklı bölümde dergi gazeteciliğinin temel unsurları ile gazetecilik ve dergicilik ayrımı üzerinde durarak, haber dergilerinin medyadaki yeri ve önemine odaklanmaktadır. Çalışmada haber dergilerinin, hem rekabet ettiği hem de kamuoyunu haberdar etme bağlamında tamamladığı gazetelerden özellikle haber kriteri, haber formatı ve üslup bakımından farklılaştığına vurgu yapılmaktadır. Çalışmada, tematikleşen ve çeşitli ilgi alanlarına yönelen dergilerin, profesyonel haber endüstrisinde kullanılanın aksine öznel bir anlatım biçimi benimsemesi ile medyada ayrı bir konuma sahip olduğu ifade edilmektedir. Bununla birlikte, dergilerin okuyucu kitlesi ile çok daha güçlü bir bağ kurduğuna dikkat çekilen çalışmada, bunun en önemli göstergelerinden birinin dergilerin okuyucuları tarafından arşivlenmesi olduğu belirtilmektedir. Çalışmada ayrıca, dergi gazetecilerinin mesleklerini icra ederken zamansal avantajından dolayı hata paylarının daha az olduğu dile getirilmektedir.

Burcu EMİROĞLU, “İnternet Gazeteciliği” başlıklı bölümde gazetecilik faaliyetlerinin dijital ortamlara taşınmasıyla birlikte hayatımıza giren internet gazeteciliğine yönelik kapsamlı bir değerlendirme sunmaktadır. Çalışmada, internet gazeteciliğinin fiziksel (basım, yayın, dağıtım) ve içeriksel (görsel, işitsel ve metinsel) olarak geleneksel gazeteciliğe göre çok daha fazla zenginleşerek daha akıcı bir hale dönüştüğüne vurgu yapılmaktadır. İnternet gazeteleri ve internet gazetecileri için en önemli faktörün hız olduğu belirtilen çalışmada, tirajın tıklanma sayısıyla ölçüldüğü internet haber sitelerinde hızlı olma konusunda bir rekabetin olduğundan söz edilmektedir. Tıklanma sayısını artırabilmek için enformasyonun doğruluğu ve kaynağı teyit edilmeden içerikler üretilebildiğine dikkat çekilen çalışmada bu noktada gazeteciliğin etik kuralları ihlal edilirken, kamuoyunun medyaya olan güveninin zedelendiği ifade edilmektedir. İnternet gazeteciliğinin geleneksel gazetecilik anlayışı üzerine inşa edildiğinin belirtildiği çalışmada, her ne kadar internetin sunmuş olduğu birçok yenilikler ve farklılıklar olsa da geleneksel gazeteciliğin etik kurallarının internet gazeteciliğinde de geçerli olduğunun altı çizilmektedir. Çalışmada internet gazeteciliğinin, dinamik bir yapıda olmasından dolayı internet gazetecisinin de kendini sürekli geliştiren ve yeniliklere açık olma özelliklerine sahip olması gerektiğine değinilmektedir.

Hakan KILINÇ, “Çizgi Roman Gazeteciliği: Gazetecilikte Çok Boyutlu Bir Yaklaşım” başlıklı bölümde çizgi roman gazeteciliğinin gerçek bir olayı hem bir gazetecilik pratiğiyle hem de sanatsal bir betimlemeyle anlatma yollarına ve gerçekliği nasıl işlediğine odaklanırken; gazetecilikte hangi işlevleri yerine getirdiğini ve diğer gazetecilik pratiklerinden ne ölçüde farklılaştığını veya benzeştiğini vurgulamaktadır. Gazetecilik mantığıyla hareket edilen, kurgusal olmayan çizgi roman gazeteciliğinin tartışıldığı çalışmada Kılınç, Web of Science veri tabanında çizgi roman gazeteciliği ile ilgili seçilen makalelerin bir değerlendirmesini yapmaktadır. Kılınç, çizgi roman gazeteciliğinin çok yönlü doğası, yeni veya farklı araç ve seçeneklerini kullanılıyor olması, ek bilgi ve arka plan detaylarının verilmesi gibi özelliklerinden dolayı gazetecilik pratiğine uygun bir yaklaşım olduğunu belirtmektedir. Çalışmada çizgi romanın, gazetecilik uygulamalarıyla iç içe geçtiği bir ortam olarak çizgi roman gazeteciliğinin diğer örneklerle karşılaştırıldığında gazetecilikte bir tür olarak görülebileceği ifade edilmektedir.

Özlem BARIŞ, “Sosyal Medya Gazeteciliği” başlıklı bölümde sosyal medya gazeteciliğinin tarihsel gelişimi, gazetecilik pratikleri, tercih edilebilirliği ve etik değerlerini anlamak amacıyla Türkiye’de sosyal medya gazeteciliği çerçevesinde hazırlanan çalışmaları incelemiştir. Sosyal medya gazeteciliğinin devamlı yenilenen ve gelişen bir alan olduğuna işaret edilen çalışmada, sosyal medya gazetelerinin günlük gazete tirajlarına oranla daha fazla abone ve takipçi kitlesi bulunduğu ifade edilmektedir. Çalışmada, haberin hızlı ve kısa sunulmasının sosyal medya gazetelerinin popülerliğini artırırken, okur kitlesinin internet sitesine yönelmesi ve burada belirli bir süre kalması için etik dışı yollara başvurulabildiği belirtilmektedir. Gazetecilik mesleğini etik kuralların dışına iten bu davranışların mesleğin “kamu yararı” güden politikalarına da gölge düşürdüğü aktarılan çalışmada bu durumun okur, abone ve takipçi kaybetmek dışında büyük bir yaptırımı bulunmadığına da vurgu yapılmaktadır. Çalışmada ayrıca, sosyal medya gazeteciliğini daha nitelikli ve güvenilir bir gazetecilik türü haline getirmek için öneriler sunulmaktadır.

Anıl Kaan UÇAR, “Sanal Gerçeklik ve Gazetecilik” başlıklı bölümde sanal gerçeklik teknolojisi ve bu teknolojiden yoğun olarak faydalanmaya çalışan “immersive gazetecilik” olgusunu ele almıştır. Çalışmada, sanal gerçekliğin, sahip olduğu gerçekliği inşa etme gücüyle hem bireysel hem toplumsal çerçevede hakikat ile deneyim olgularını etkisi altına aldığı ifade edilmektedir. Sanal gerçeklik uygulamalarının gazetecilik alanında da etkilerini gösterdiği ve immersive gazetecilik adı verilen yeni bir gazetecilik türünün ortaya çıktığı belirtilmektedir. Çalışmada immersive gazeteciliğin sahip olduğu teknolojik potansiyel ile etkileyici bir gazetecilik yaklaşımı olarak ön plana çıktığı vurgulanırken, diğer yandan da gerçekliği yeniden inşa etmesi, sanal bir deneyim ortamı sunması, empati düzeyini arttırarak eleştirel yaklaşımı zayıflatması, izleyiciyi sanal karakterlerle ve haberi oluşturan muhabir ya da tasarımcıyla özdeşleştirmesi nedeniyle nesnellik açısından gri alanlara sahip olduğunun altı çizilmektedir. Immersive gazeteciliğin suistimale açık bir alan olduğuna dikkat çekilen çalışmada, bunun önüne geçmek için yapım süreçlerinin şeffaf bir biçimde gerçekleştirildiği, güven ve doğruluk gibi etik değerlerin gözetildiği bir gazetecilik anlayışının oluşturulmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır.

Duygu FURUNCU KUTLUHAN, “Veri Gazeteciliğini Gazeteciler Üzerinden Anlamak” başlıklı bölümde Türkiye’de veri gazeteciliğinin uygulanırlığını ve pratikte nasıl kullanıldığını anlamak ve gazetecilerin veri gazeteciliğine bakışını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda bu alanda çalışan 29 gazeteciyle derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilen çalışmada, veri gazeteciliği konusunda gelişme kat etmenin yolunun eğitim ve istihdamdan geçtiğine vurgu yapılmaktadır. Bu kapsamda çalışmada veri gazeteciliği konusunda yapılacak eğitim çalışmalarının yanı sıra medya sahiplerinin bu alana yatırım yapmasının veri gazeteciliği konusunda istihdamın artmasını sağlayacağı belirtilmektedir. Çalışmada, Türkiye’de veri gazeteciliğinin geleceğine ilişkin veri görselleştirme, büyük verilerin analizi, istatistik bilgisi gibi kavramların ön plana çıktığı ifade edilirken, veri gazeteciliğinin gelişmesi için verilerin şeffaf bir şekilde topluma aktarılmasının önemine dikkat çekilmektedir.

Arzu ESEN, “Sesli Sosyal Ağ Uygulamalarının Gazetecilik Açısından Önemi: Clubhouse Örneği” başlıklı bölümde gelişen dijital çağda sosyal ağ uygulamalarından ses tabanlı olma özelliği ile ayrılan Clubhouse’un gazetecilikteki önemini tartışmaktadır. Çalışmada Esen, sesli ağ platformlarından biri olan Clubhouse’un gazetecilik açısından önemini ortaya koyabilmek amacıyla mesleği icra eden profesyonel gazetecilerin konuyla ilgili düşüncelerine başvurmuştur. Çalışmada, Clubhouse’nun gazeteciler tarafından haber üretiminde kullanıldığı, sesin dijital iletişimde önem kazandığı ve kitlelere ulaşılabilirliği arttırarak yeni nesil haberciliği desteklediği ortaya konulmuştur.

Ayşe Kübra BİREY, “Yurttaş Gazeteciliği” başlıklı bölümde profesyonel olmayan insanların haber üretimi, analizi ve haberleri yayma sürecine dahil olmasını anlatan yurttaş gazeteciliğine yönelik bir değerlendirme sunmaktadır. Teknolojinin yurttaş katılımının boyutlarını değiştirdiği ifade edilen çalışmada, vatandaşların özellikle Web 2.0 teknolojisi sonrasında kendi içeriklerini üreten haber üreticileri konumuna gelmesiyle yurttaş gazeteciliğinin ortaya çıktığı belirtilmektedir. Profesyoneller arasında yurttaş gazeteciliğinin meşruiyet kazanmasından ve yurttaş gazeteciliğinin demokrasiye etkilerinden söz edilen çalışmada, yurttaş gazeteciliğinin profesyonel gazeteciliğe bir tehdit olup olmadığına yönelik tartışmalar ve yurttaş gazeteciliğinin olası tehlikeleri üzerinde durulmaktadır. Yurttaş gazeteciliğindeki bu gelişmeye rağmen profesyonel gazetecilere her zaman ihtiyaç duyulacağı dile getirilen çalışmada, bu durumun özellikle uzmanlık alanı gerektiren haberlerde daha çok görüleceğine vurgu yapılmaktadır.

Nur DEMİR, “YouTube Gazeteciliği” başlıklı bölümde geniş kitlelere, kısa sürede ve etkin biçimde ulaşma imkânı tanıyan YouTube’u gazetecilik bağlamında ele alarak, geleneksel medyadan yeni medyaya panoramik bir bakışla değerlendirilmesini yapmaktadır. Çalışmada YouTube’un ana akım medyanın karşısında alternatif bir medya olanağına kapı aralaması; gazetecilik pratiklerindeki dönüşüm, medyanın işlevleri, katılımcı kültür, bireysel yayıncılık gibi konuların ekseninde geleneksel medyanın güç ve sermaye odaklı yapısından bir kaçış alanı olarak tartışmaya açılmıştır. Demir, YouTube gazeteciliğini; toplumun objektif haber alma ihtiyaçlarının karşılanması, gazetecilerin kamuyu özgürce temsil edebilmesinde bağımsız medyanın önemi ve toplumun bir çeşit kamusal alanda varlığını gösterebilmesi için alternatifler yaratması bakımından iyimser bir yaklaşımla ele almaktadır. Çalışmada, internet teknolojilerinin sunduğu fırsatların yanı sıra birtakım tehditleri de barındırmasının kullanıcıları alternatif medya olanağının işlevini yitirmesi tehdidiyle karşı karşıya bıraktığından söz edilmektedir.

Elif Burcu ÖZKAN, “Gazetecilik Etiğinde Güncel Sorunlar ve Yavaş Gazetecilik” başlıklı bölümde yavaş gazeteciliğin, yeni medya teknolojilerinin haber süreçlerinde, içeriğinde ve gazetecilik pratiklerinde yol açtığı etik tahrifata bir çözüm sunma iddiasındaki imkân ve sınırlarını incelemektedir. Çalışmada, hızın gazetecilik pratiklerinde yarattığı etik sorunlara karşı alternatif bir model olarak yükselen yavaş gazeteciliğin, bu sorunlar karşısında getirdiği eleştiri ve çözüm önerileri üzerinde durulmuştur. Niteliksel ve betimleyici bir yöntem kullanılan çalışmada, yavaş gazeteciliğin bir gazetecilik türü olarak nasıl kavramsallaştırıldığı ve nasıl konumlandırıldığı incelenmiştir. Çalışmada 24 saatlik bir haber döngüsünde, hızın neden olduğu etik sorunları çözmek ve haberlerin kalitesini iyileştirmek için yavaş gazeteciliğin bir dizi olanak sunduğu ancak medya girişimlerinin kâr etme amaçlarından kaynaklanan yapısal sınırlamalarını aşmakta zorlanan bir girişim olması nedeniyle, sürdürülebilirliğin sorunlu hale geldiği belirtilmektedir. Bu bağlamda çalışmada, dijital haberciliğin getirdiği yeni biçimleri anlamanın, haberin geçirdiği dönüşümlere dair yapılan tartışmalara yeni bakış açıları sağlayabileceği vurgulanmaktadır.

Fatma TÜRKKOL, “Tanımı, Niteliği, Uygulanırlığı Açısından Barış Gazeteciliği” başlıklı bölümde habercilik pratiğinin motivasyonuna dair bir farklılaşmayı, sorumlu davranmayı gerekli kılan barış gazeteciliğine odaklanmaktadır. Çalışmaya göre barış gazeteciliği; barış yanlısı olmanın ötesinde, çözüm odaklı hareket etmeyi, farkındalığa sahip olmayı kapsayan bir etik ve felsefi bilinci ifade etmektedir. Profesyonel habercilik kodlarıyla, sermaye grupları içindeki medya kurumlarında üretilen haberlerin dışında bir alan açmak gerektiğini dile getiren Türkkol, barış gazeteciliğinin ana akım medya kurumlarında profesyonel olduğu kabul edilen habercilik kodlarıyla hazırlanmış metinlere alternatif bir haber anlayışına sahip olduğunu belirtmektedir. Medya kurumlarının değişen sahiplik yapısı, sınırlanmış etik kodlar ve profesyonel biçimde haber hazırlama eğilimi, barış gazeteciliğinin itiraz ettiği temeli oluştururken, haber metinlerinde şiddet, yoksulluk, yoksunluk, insan hakları gibi konulara yaklaşımın da bu temel üzerinde yükseldiği bilgisi verilmektedir.

Açelya KAYNAR, “Podcast Gazeteciliği” başlıklı bölümde dijital medyada alternatif habercilik faaliyetlerinin yürütüldüğü önemli alanlardan biri olarak ‘podcast gazeteciliği’ konusuna odaklanmaktadır. Sesin samimiyeti ve dijitalin görece özgürlük alanında ana akımdan farklı içerikler ve olanaklar sunma imkânı taşıyan podcastlerin gazetecilere birçok yenilik ve avantaj getirdiği belirtilmektedir. Çalışmada podcastlerin tek başına gazetecilik yapılabilecek bir mecra olmasının yanında, faaliyet gösteren medya biçimlerinin de destekleyicisi konumunda olduğuna vurgu yapılmaktadır. Podcastlerin haberi, bilgiyi görüntülü bir şekilde edinmek istemeyen tüketiciler için alternatifler sunduğundan söz edilen çalışmada dünyada podcastlerin artık iş modeli olduğu ifade edilmektedir. Çalışmada, Türkiye’de, Amerika ve Avrupa’ya göre geç ivme yakalayan podcast yayınlarının, kısıtlı gelir modellerine sahip olması nedeniyle sürdürülebilirlik noktasında yayıncıların taleplerini tam anlamıyla karşılayamadığı dile getirilmektedir. Ülkemizdeki podcast yayınlarının en büyük sorunlarından birinin sürdürülebilirlik olduğuna değinilen çalışmada, yayıncıların maddi olarak karşılıklarını alamamalarının Türkiye’deki podcast yayıncılığına olan ilgiyi azalttığı belirtilmiştir. Gazetecilerin ve geleceğin gazetecilerinin dijital becerilerini geliştirmesinin öneminden söz edilen çalışmada, iletişim fakültelerinde podcast yapımına dair uygulamalı derslerin hayata geçirilmesinin alanın gelişimine katkı sağlayacağı ifade edilmektedir.

Konur Alp KOZ, “Gazetecilerin Gökyüzündeki Gözleri: Drone’lar” başlıklı bölümde gazetecilikte drone kullanımına odaklanmıştır. Kullanım alanı gittikçe genişleyen drone’ların medya kuruluşlarının haber üretim süreçlerine olan katkılarından söz edilen çalışmada özellikle deprem, tsunami, sel ve yangın gibi pek çok felakette drone görüntülerinin haber amaçlı kullanıldığı belirtilmektedir. Çalışmada drone’ların habere kattığı görsel gücün önemi vurgulanırken, drone’ları, bir kutsiyet atfetmeden, etik kodları oluşturularak diğer yardımcı teknolojik cihazlar gibi haber üretiminin bir parçası olarak görmek gerektiğine değinilmektedir. Bu noktada çalışmada, drone’lara ilişkin bir gazetecilik türünden bahsetmenin mevcut şartlarda mümkün olmadığı yorumu yapılmaktadır. Çalışmada, drone teknolojisinin sağladığı fırsatlara ve avantajlara rağmen getirilen birtakım sınırlılıkların gazetecinin özgürlüğünün de kısıtlanması anlamı taşıdığı ve bu durumun resmi otoritenin keyfiyetine bağlı tahakküme neden olabileceği ifade edilmektedir.

Melissa LOUKİEH, “Edebi Gazetecilik” başlıklı bölümde ülkemizde henüz çok yaygınlık kazanmayan bir gazetecilik türü olan edebi gazetecilik ile ilgili Türkiye’de ve uluslararası literatürde yapılan çalışmaları irdelemiştir. Edebi gazeteciliğin yeni bir olgu olmasa da son on yıldır yaygınlık kazanmaya başladığı ifade edilen çalışmada, edebi kimliği gazeteci kimliği ile bir araya getiren bu gazetecilik türünün ilginç, sürükleyici ve çağrıştırıcı bir yazma tarzı olduğundan söz edilmektedir. Çalışmada, edebi gazeteciliğin klasik gazeteciliğin özelliklerini farklı bir boyuta taşıdığına ve raporlamayla habercilik için yeni bir perspektif sunduğuna değinilmektedir. Dijital haberciliğin yaygınlık kazandığı günümüzde edebi gazeteciliğin geleneksel gazeteciliğin canlanması için bir yol olabileceği ve ona yeni bir soluk kazandırabileceği vurgusu yapılan çalışmada, bu alanda gazeteciler yetiştirmek ve edebi gazeteciliğin alana sunabileceği avantajlara dair farkındalık oluşturmak gerektiğine dikkat çekilmektedir.

Fatma KARAOĞLU, “Çevre Gazeteciliği” başlıklı bölümde çevreye yönelik farkındalık oluşturmada ve çevre bilincinin sağlanmasında önemli bir role sahip olan çevre gazeteciliğinin kavramsal açıdan değerlendirmesini yapmaktadır. Çalışmada, çevre gazeteciliği ile ilgili yapılan haberlerin tüm dünyada politik, siyasal ve ekonomik endişeler nedeni ile baskıya maruz kalabildiğine dikkat çekilmektedir. Çevre gazeteciliğinin diğer gazetecilik türlerine oranla çok daha fazla bilimsel bilgi gerektiren bir alan olduğu ifade edilen çalışmada, çevre gazeteciliğinde uzman gazeteci sayısının az sayıda olduğu ve istihdam edilmesinde sorunlarla karşılaşıldığı belirtilmektedir. İnternet sayesinde çevre konusundaki haberlerin yayınlanmasının ve hızlı şekilde kitlelere ulaştırılmasının daha kolay hale geldiğinden söz edilen çalışmada, çevre haberciliğinde tarafsız ve çevresel unsurlara karşı sorumlu habercilik anlayışı için internetin etkin şekilde kullanılmasının gerekliği üzerinde durulmaktadır.

Taylan ERTEN, “Ekonomi Gazeteciliği” başlıklı bölümde ekonomi gazeteciliğini; tarihsel kökleri, gelişme evreleri, saha pratiği, meslek etiği ve politik yönleriyle ele almaktadır. Konuyla ilgili araştırma ve çalışmalardan yola çıkarak, ekonomi gazeteciliğinin özünde bir “sınıf gazeteciliği” olduğunu belirten Erten, güçlü olanların iktidarını pekiştirici biçimde haber ve bilgi aktarımı yapıldığına vurgu yapmaktadır. Sahadan gelen kıdemli bir gazeteci olarak deneyim ve düşüncelerini aktaran Erten, ekonomi gazeteciliğinin, gazetecilik mesleğinin evrensel sorunları kadar, kendi tarih ve koşullarından kaynaklanan öznel sorunlarla yüklü olduğunu ifade etmektedir. Ana akım medyanın ekonomi servislerinde muhabirden başlayarak haber faaliyetinin bütün kademelerinde çok yönlü baskılar yaşandığına dikkat çeken Erten, gazetecinin pek çok noktada özgürlüğünün kısıtlandığına değinmektedir. Erten, gazetecilerin “kendi söküğünü dikemeyen terzi” beceriksizliği hatta umursamazlığından sıyrıldıkları ölçüde, en azından bu ve diğer meslek sorunlarını çözme şansını artırabileceğini belirtmektedir.

Adnan GERGER, “Medyanın Uzman Etiği Sınavı: Polis-Adliye Haberciliği” başlıklı bölümde sektörde çalışmış biri olarak, medyanın vazgeçilmez ve en değer verilen alanlardan biri olarak görülen polis adliye haberciliğine yönelik görüşlerini paylaşmaktadır. Günümüzde pek çok ülkede medyanın varlığını sürdürmek için kurtarıcı olarak gördüğü polis adliye haberlerine tutunduğunu belirten Gerger, geçmişte gazeteciliğin ilk durağı olarak sayılan polis-adliye haberciliğinin günümüzde “medya etiği” açısından bir ölçüt haline geldiğine dikkat çekmektedir. Polis-adliye haberlerinin, her ne kadar gazeteciliğin “A” harfi olarak nitelendirilirse de, mesleki deformasyonların en çok görüldüğü alanlardan biri olduğu ifade edilen çalışmada, başta polis-adliye muhabirleri olmak üzere gazetecilerin ve medya kurumlarının, bir “medya etiği”nin var olmasını kabul etmelerinin gerekliliğine değinilmektedir.

Süfyan KIZILARSLAN, “Politika/Siyaset Gazeteciliği” başlıklı bölümde gerek siyaset kurumunun aktörlerinin gerekse gazetecilerin topluma öncülük etmek gibi bir misyonları olduğuna değinerek, bu misyonun bir parçasının da gerçekleri ortaya koymak olduğunu ifade etmektedir. Siyasi parti muhabirliğindeki en önemli riskin ‘’haber kaynağı olan parti ile özdeşleşmek” olduğuna değinen Kızılarslan, bunun örneklerine dünyanın her yerinde rastlandığını belirtmektedir. Çalışmada, bir haber kaynağı olan parti ile kendini özdeşleştirmenin, gazetecinin ‘’mesleki körelme’’ sürecinin de başlangıcı olduğuna işaret edilmektedir. Parlamentoda görev yapan bir gazetecinin sistemin işleyişini bir parlamenterden daha iyi bilmek, hukuki kavram ve kuralları öğrenmek durumunda olduğu belirtilen çalışmada, parlamento muhabirliğinin belli deneyime sahip gazetecilerin yönlendirilmesi gereken bir alan olduğuna vurgu yapılmaktadır.

Hüseyin DOĞRU, “Spor Muhabirliği” başlıklı bölümde futbol başta olmak üzere spor organizasyon, müsabaka ve sonuçları ile milyonlarca taraftar/insanı bir araya getiren ve bu kitleyi peşinden sürükleyen spor haberciliğinin ne olduğu, nasıl yapılması gerektiği, ne tür branşlara yer verildiği ve haber yazım teknikleri üzerine bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktadır. Spor etkinliklerinin muhabire, diğer birçok habercilik alanından daha serbest, daha geniş bir içerik ve saha sunduğuna vurgu yapan Doğru, spor medyasının haber dili ve bu dili oluşturan yapılar açısından farklı bir özelliğe sahip olduğunun altını çizmektedir. Doğru, spor medyasının günümüzde zengin bir haber kaynağına sahip olmasına rağmen, bu avantajını futbol üzerine kullandığını, diğer branşları reyting, tiraj ve takip edilme kaygısıyla ilgi alanının dışında tuttuğunu ifade etmektedir. Çalışmasında spor haberlerinin yazımı ile ilgili örnekler de veren Doğru, diğer haber yazım kurallarıyla teknik benzerlik olmasına karşın spor haberlerinin özelde milli duygulara da tercüman olduğu yorumunu yapmaktadır.

Adnan GERGER, “Kültür-Sanat Haberciliği ve Kültür-Sanat Haberlerinin Sarmal Sorunsalı” başlıklı bölümde, kültür ve sanat kavramlarının günümüzde hem ülkemizde hem de dünyada nasıl yorumlandığı ve kültür-sanat haberciliğinin diğer alanlara göre medyada nasıl önemli bir yer tuttuğu hakkında bilgi vermektedir. Gerger, kültür-sanat haberciliğinin diğer haberlerde olduğu gibi bir olay ya da kamuoyunca takip edilen ve kendisini ilgilendiren kişilerin açıklamaları üzerinden yapılan haberlerden farklı olarak, bir sanatçının kendi emeğiyle ve yeteneğiyle, becerisiyle ortaya çıkardığı estetik değerleri olan bir ürün üzerinden yapılan haberler olduğunu belirtmektedir. Çalışmasında gerek yazılı gerekse görsel basında kültür-sanat haberciliğinde uygulanan metotları da ele alan Gerger, kültür-sanat haberciliği alanında halen çok eksiklik olmasına rağmen, bundan ayrı olarak ‘kültür muhabirliği’ kavramıyla karşılaşılmasının bu alanda daha nice zorlukların aşılması gerektiğine dair öngörüde bulunmaktadır.

Mevlüt EREN, “İnfografik Tasarımı” başlıklı bölümde, bilgiyi hedef kitle üzerinde bir etki oluşturacak şekilde görsel bir hikâyeye dönüştürmeyi amaçlayan infografiklerin haber kuruluşları açısından önemi üzerinde durmaktadır. İnfografiklerde bilginin içinde öne çıkan kavramsal içeriklerin daha rafine bir şekilde sunulduğuna dikkat çekilen çalışmada, oluşturulan infografik (görsel hikâye) ile “grafik tasarım ilkeleri” çerçevesinde tasarımsal bir anlatının ortaya çıktığına vurgu yapılmaktadır. Çalışmada geleneksel haber anlatılarının yanında haber okumayı kolaylaştırması yönüyle infografik tasarımların ele alınması ve grafik tasarım pratiklerinin incelenmesi, bu alanda uzmanlaşma modellerinin oluşturulması gerektiği ifade edilmektedir. Hem sektörden hem akademiden gelen bilgilerini sentezlediği çalışmasında Eren, infografik çeşitleri, infografik uygulama türleri ve grafik tasarım konularına odaklanmaktadır.

Abdurrahman ANTAKYALI, “Basın Fotoğrafçılığı” başlıklı bölümde başlangıçta basın fotoğrafının sonunu getireceği öngörülen yeni teknolojilerin basın fotoğrafının yerini tamamen alamadıklarını, basın fotoğrafının önceden üzerinde durulmamış güçlü yönlerinin ayırt edilmesini sağladığını ifade ederek, foto muhabirliğine duyulan gereksinimin bitmeyeceğinin altını çizmektedir. Günümüz teknolojilerinin, haber fotoğrafının üretim sürecinde olduğu gibi tüketim sürecinde de köklü değişimlere neden olduğuna değinen Antakyalı; yeni tartışmaların; sayısal teknoloji ve internet başlıkları, çizgileri belirsizleşen istihdam ortamı, bütçe kısıntıları, yurttaş gazetecilik gibi konular etrafında gerçekleştiğine vurgu yapmaktadır. Medya kuruluşlarında çalışacak geleceğin foto muhabirlerinin nasıl bir strateji izlemeleri gerektiği üzerinde de duran Antakyalı, günümüz haber fotoğrafçılığının yeni sorunlar ve yeni fırsatlar ile yoluna devam ettiğini belirtmektedir.

Zihni Oğuz AKIN, “Haber Kameramanlığı” başlıklı bölümde sektöre yönelik bilgi ve deneyimlerinden yola çıkarak, haber kameramanlığı konusunda görüşlerini aktarmaktadır. Günümüzde cep telefonlarının yaygın kullanımıyla birlikte her kullanıcının bir kameraman haline gelmesiyle adeta haber kameramanı patlaması yaşandığına dikkat çeken Akın, yirmi yıl öncesine kadar çok pahalı olan kameraların herkesin ulaşabileceği fiyatlara düşmesiyle birlikte dünyanın her yerinin habercilik arenasına dönüştüğünü vurgulamaktadır. Haber kameramanlığının yazılı/kesin kuralları bulunmadığını ifade eden Akın, haber kameramanlığının en çarpıcı yanlarından birinin çekilen haber görüntüleriyle geniş halk kitlelerini etkileme gücü olduğundan söz etmektedir. Çalışmasında Akın, haber kameramanının görevleri, özellikleri, temel doğruları, görüntülü haber çekimi, etkili haber videoları çekmenin püf noktaları, haber kameramanlığında görüntü çekerken temel kurallar ve kurgu-montaj gibi konular üzerinde durmaktadır.

Özellikler

Basım Tarihi : 1 2022

Baskı Sayısı : 1

Sayfa Sayısı : 592

Ağırlık : 592 gram

En / Boy : 13 / 19

Cilt Tipi : Ciltsiz

Kağıt Tipi : 1. Hamur

Basım Yeri : Türkiye - İstanbul

Dil : Türkçe

Katkıda Bulunanlar
Benzer Ürünler
Son İncelenenler
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.