İslâm dünyasının en batısında yer alan Fas, on altıncı yüzyılda Akdeniz havzasında aktif rol oynayan devletler arasındaydı. Bu dönemde Müslüman Arap ülkeleri Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına girmişken Fas bağımsızlığını koruyup sürdürebilmenin gayreti içindeydi. Osmanlılar tarafından Fas hâkimi diye nitelendirilen Ahmed el-Mansûr, 1578 yılında Üç Kral Savaşı'nda kazandığı zaferin etkisiyle kendisini güçlü ve saygın bir hükümdar olarak görmekte ve artık Osmanlı Devleti’ne gönderilmekte olan "tâbiiyyet vergisi"ni ödemeye mecbur olmadığı kanaatini taşımaktaydı. Bu durumu fark eden III. Murad, Fas’ın Osmanlı Devleti’ne sadakatinin yeniden sağlanması amacıyla donanmanın Akdeniz’e açılmasına izin verdi. Ülkesini savunmak amacıyla gerekli tedbirleri alan Ahmed el-Mansûr bu defa Tamgrûtî’nin içinde yer aldığı bir elçilik heyetini muhteşem hediyeler sunmak üzere 1589 yılında İstanbul’a gönderdi. Üstlendiği misyon gereği Osmanlı sarayında kabul edilen Tamgrûtî maceralı geçen yolculuğunun aşamalarını, uğradığı yerleri ve İstanbul’u kaleme aldığı seyahatnamesinde detaylandırarak anlattı. Dolayısıyla o dönemde her iki ülkenin sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel yapısı hakkında değerli bilgiler içeren bu eser büyük önem arz etmektedir.