İlk kez 1968'de yayımlanan “Fark ve Tekrar”, Gilles Deleuze'ün doktora çalışmaları kapsamında kaleme aldığı iki tezden biri. Deleuze'ün hepsi Türkçede halihazırda yayımlanmış olan Hume, Bergson, Nietzsche, Kant ve Sacher-Masoch monografilerinden sonra yayımladığı bu kitap halen pek çokları tarafından Deleuze'ün özgün felsefi duruşunu ve tarzını yansıtan ve daha sonraki çalışmalarına yön veren başyapıtı olarak değerlendiriliyor.
“Fark ve Tekrar” Deleuze'ün farkın düşünürü olarak anılmasına neden olacak argümanlarını içeriyor. Kitabın temel gayelerinden biri farkın Batı felsefesi geleneğinde kavranış biçimlerini masaya yatırmak ve bunların, farklı şekillerde ama daima, özdeşliği temel alan, farkın özdeşliğe tabi kılındığı bir çerçeveyi benimsediğini göstermek. Deleuze, bu çerçevenin, felsefenin dünyayla kurduğu ilişkiyi yoksullaştıran yargı modeliyle olan ilişkisini ifşa ederek, felsefeyi dogmatik düşünce imgesi adını verdiği bir düşünce tarzının kıskacından kurtarmaya çalışıyor. Yargı ve temsilin boyunduruğundan kurtulan felsefe Deleuze'ün yeğinlik adını verdiği bir alana temas etmeye başlıyor.
Platon'dan Heidegger'e, Duns Scotus'tan Nietzsche'ye, Lucretius'tan Kant'a, yapısalcılıktan fenomenolojiye, pek çok filozof ve felsefi yönelimle diyaloga giren “Fark ve Tekrar”, yeğinliklerden yola çıkan yeni bir ontoloji ve epistemolojinin, farklı bir felsefenin, bir fark felsefesinin peşinden koşuyor.