AnKara polisiyeleriyle tanidigimiz Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kiriyor ve edebiyatimizda pek de islenmemis bir baska meseleye el atiyor. Erkek çocuklarin enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasina giriyoruz...Baba çalisiyor, anne ev hanimi, muhafazakârligin kalesi...Isçiler, yoksullar, teyzeler, abiler... Kolay aglayan sert adamlar... Tasra seyrekligi, mahallenin kalabaligi... Kiskanç, gururlu, saf ergenler... Emrah Serbes, çabuk öfkelenen, kolay vazgeçen, bastan çikmis erkek çocuklari konusturuyor... Kederli, insana dokunan komik hikâyeler bunlar...“Dizinin dizime degisi, Handan’in annesi için bir kelebegin kanat çirpisiysa benim için kasirgaydi. Kaç sene geçti, hâlâ unutmam, günde en az bes sefer aklima gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden kesildigim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardir. Ama bir kadini unutulmaz yapan sey, bir vakitler ona duyulan arzunun siddetiyle dogru orantili degil midir? O arzunun kiyisinda, gerçeklesme olasiliginin tam yani basinda, sanki arada baska hiçbir engel yokmus gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatli yanilsamaya kaptirabilmekle dogru orantili degil midir? Bu olgunun da mi sorumlusu benim mutsuz geçen çocuklugum? Cevap? Yok! Kalirsin öyle...”Tasrada ve kâinatta, yapayalniz kalmis erkek çocuklarin hikâyesi...Erken Kaybedenler... Yoldan çikmis bir neslin manifestosu...