Edebiyat kurami, nükleer fizik kadar anlasilmaz bir sey midir? Sadece edebiyat metinlerini içeren ve sadece onlara uygulanabilen bir edebiyat kuramindan söz etmek mümkün müdür? Eagleton, edebiyat çalismalarinin neden nükleer fizikten farkli oldugunu, edebiyatin herkese ulasabilecek "siradan" bir dile sahip olusuyla açikliyor; isçi, avukat, antropolog, ögrenci yani hemen herkes edebiyati okuyabilir, anlayabilir ve zevk alabilir. Ama bu, demokratik bir yaklasimi benimseyen, belirli bir tarihsel dönemde ortaya çikmis belirli bir edebiyat kuraminin tezidir. Eagleton, Edebiyat Kurami'nda temel olarak, kendinden menkul edebiyat kurami diye bir seyin olmadigini ve olamayacagini; bu kuramin, kimi insani bilim alanlarindan çikip onlarla sürekli flört halinde hayatina devam ettigini söylüyor. yazar, "Edebiyat Nedir?" gibi temel ama cevaplandirmasi da bir o kadar zor bir soruyla yola çikiyor. Bu soru ve çevresinde konumlanan dair sorulara, Marksist ve tarihsel bir yaklasimla, kimi zaman çok sevimli ve hinzirca denebilecek örneklerle cevaplar ariyor. Kitabin ilerleyen bölümlerinde fenomenoloji, yorumbilgisi, alimlama kurami, yapisalcilik, göstergebilim, postyapisalcilik ve psikanaliz duraklarina ugrayarak, bunlari salt tarif etmekle yetinmeyip her biri için politik, tarihsel, elestirel baglama oturan çarpici tartismalar yapiyor. Edebiyat kurami gibi asik suratli olabilecek bir meseleyi kimi zaman gülümseyerek, hatta bazen yüksek sesle gülerek okuma zevki veren bu kitap sadece edebiyat elestirmenlerinin ya da ögrencilerinin degil, edebiyati seven, okuyan herkesin ilgisini hak ediyor. Genisletilmis yeni basiminda yer alan sonsözdeki samimi Marksist kuram özelestirisine; feminist ve postyapisalci kuramlarla ilgili 90'li yillarda yapilan en taze tartismalara; kültürel incelemeler, postmodern kuram, yeni tarihselcilik, postkolonyal kuram gibi yakin tarihli tartisma ve elestirilere, ayrica tüm bunlarla ilgili verilen kapsamli okuma listlerine de özellikle dikkat!