“Dua ibadetin özüdür” buyurur Islâm Peygamberi (a.s.m.). Bu hadisin bildirdigi üzere, dua ile, kul hem kendi kullugunu teyid, hem de âlemler Rabbinin ulûhiyetini ilan eder. Insanin O’nu, kendisini ve bütün kâinati nasil tanidigi, duasina bakarak anlasilabilir. Her insan, duasi kadar kuldur.
Duanin kul ile Rab arasinda kurdugu bu saglam iliskinin, insanin kendi iç dünyasina bakan bir yönü de vardir. Duasiyla kul-Rab iliskisini dogru sekilde kurdugu ölçüde, insanin kendi iç dünyasinin taslari da yerli yerine oturur. Bu ise, hayatin karsimiza koydugu soru, sorun ve açmazlar karsisinda duayi iç dünyamizin yaralari için bir tedavi imkânina dönüstürür.
Dua Terapisi, duanin iste bu ‘tedavi edici’ boyutunu ele aliyor. Insanin dua yoluyla Rabbiyle kurdugu temasin ruhen, manen ve psikolojik olarak sagladigi tedavi edici imkânlari, tasavvufun ve psikolojinin bakis açisini kullanarak örneklerle anlatiyor. Ruh yaralarini dua ile tedavi etmek isteyenler için, okunmasi gereken bir kitap.
“Dua eden insan bir yandan Allah’a olan köklü bagliligini itiraf ederken, ayni zamanda O’nun yüce kudretine duydugu çok derin itimat ve güveni teyid eder. Bu bakimdan dua, bir dindarlik tezahürü olmanin yanisira, ruh sagliginin da bir ön sarti olarak görünmektedir. Bu baglamda, duanin manevî terapisini ruh sagliginin bir anahtari niteligindedir.”