Türkiye’nin ’derin’ yakin tarihçesi, tekrar tekrar okunmasi gereken bir kitap gibi duruyor önümüzde. Her kapattigimizda bir baska ugursuz olayla sayfalarini yeniden karistirmak zorunda kaldigimiz, bir türlü bitmeyen/bitirilemeyen, bir ’kara’ kitap. Susurluk’la ’bitti’ denilen, Semdinli’yle tislayarak kaldiriyor basini. Yakin bir örnek ise ’milli katil’ Mehmet Ali Agca’nin bir ’derin devlet’ çelmesiyle fütursuzca tahliye edilmesi oldu. Bu tahliye kolektif ’unutuslarimizda’ Abdi Ipekçi suikastindan Kartal Askeri Cezaevi firarina bir dizi ’operasyon’u canlandirmamizi tetikledi. Animsadik... Bir kez daha unutmak üzere. Isin vahim yönü, her animsayisimizda/unutusumuzda, ellerinde bayraklar, ’Türkiye seninle gurur duyuyor!’ nidalarini yükselten hilal biyikli güruhun biraz daha büyümesi. Unutuslarimizdan, tepkisizliklerimizden, umursamazliklarimizda, umarsizliklarimizdan beslenerek büyüyorlar...
(Tanitim Bülteninden)