Anadolu... Derin Anadolu... Nedim Gürsel'in kaleminden Iznik'ten Harran'a, Denizli'den Nigde'ye, Assos'tan Tarsus'ta uzanan bir yolculugun izdüsümleri... Okul gezilerimizden animsiyorum. Basinda hasir sapka, üzerinde kisa pantolonla yikintilarin arasinda dolasan, arada bir günes gözlüklerini çikarip her tasi dikkatle inceleyen, birkaç silik harften de olussa gördügü her eski yazi karsisinda hazine bulmus gibi kendinden geçen tarih ögretmenimizin pesinden ayrilmazdim. Ögretmenimize bakilirsa günese tapan da bizdik, Isa Mesih ve Allah'a inanan da. Dionysos'un elinden sarap Kibele'nin memelerinden süt içmistik...Tarih boyunca kopuslari degil tek bir akisi, benzersiz bir sürekliligi yasamisti Anadolu. Çok zengin, çok yönlü, ille de köklü bir mirasin üzerinde oturuyorduk. Tümüne sahip çikmaliydik tarihimizin, geçmis uygarliklarin mirasini günümüze tasirken her seyi özümlemeli, bir kösede unutulmus, yosun tutmus da olsa en küçük tasi bile ihmal etmemeliydik.