Delilik, yani Stultitia bütün Rönesans ve Reform döneminin en çapraşık meftumlarından birisi oldu. Alegoriler sayesinde bütün diğer duygu ve “ethos” tarzlarından, başka bir deyişle mesela Öfke’den, Cürüm’den, Tutku’dan Sevinç’ten çok farklı bir şekilde ilk kez toplumların bir sorunu olarak ortaya çıkıyordu. Foucault’nun deyişiyle Büyük Kapatma’nın öncelerindeyiz ve “deliye verilen sözün”, yani delinin bir nevi “köyün delisi” olarak hikmetler savurabildiği bir dünyanın ve zamanın son demlerindeyiz. Hayata dair edilecek sözlerin büyük bir kısmı delicedir ve “asıl delilik” günlük hayatta gittikçe yaygınlaşmakta olan katı olan her şeyi buharlaştıran deliliklerin tümünden çok daha bilgece ve ustaca kendi dünyasını ve alayını kurabilecektir.