Yasamin gerçekçi yaniyla beslenen ve bireysel bir tavir sergileyen Cemal Süreya siiri, dili merkezine alan, çogu zaman da hareketli ögelerin imgelestigi estetik yaklasimlardir. Basta son derece bireysel ve hatta üst-gerçekçi siir anlayisini benimseyen Süreya, sonralari toplumcu gerçekçi anlayisla bütünlestirdigi yazinsal kimligini isledigi her temaya yaymaya çalismis, dil estetigini de bu paradigmalar çerçevesinde olusturmustur. Bütün bunlarin yani sira Cemal Süreya’da var olan güzeli çizme ve isleme çabasi onu mikro estetik siire yaklastirmis, politik söylem de bu dilsel bütünlükle özdeslestirilmistir.Cemal Süreya’nin kadini erotik bir nesne olarak görmedigi siirlerinde de otobiyografik unsurlar ön plana çikar. Özellikle yasadigi sürgün ve küçük yaslarda anne kaybi sendromu, sairin siirlerindeki kadin tipini bastan asagi etkilemis, kurgusal düzlemde ve yasam deneyiyle nesnelestirdigi kadin tipini sekillendirmistir. Sevgilisinde annesini arayan imgeler ve siirlerindeki cografi ve mekansal semboller bütün bunlarin göstergesidir. Bu arastirma, Ikinci Yeni hareketi içinde ele alinan ve Türk siirinin önemli düsün ve yazin adamlarindan biri sayilan Cemal Süreya’nin siirindeki ana temayi belirlemeye çalismistir. Sairin yazinsal kaynaklari, denemeleri, kendiyle yapilmis röportajlari ve "Sevda Sözleri" adli yapitta toplanmis tüm siirleri ayrintili bir biçimde incelenerek bütün veriler bir veri tabaninda toplanmis, bu veriler isiginda karsilastirmali bir çözümlemeye gidilmistir. Bu süreçte ana izlek yapitta tanimlanmis ve sair üzerine yapilmis diger çalismalarla birlestirilerek bir sonuca ulasilmistir.