Kendi iç özu¨nu¨ değiştiremeyecek kadar yaşlı olduğuna inanmak burjuvazinin esas belirtisidir. Bunu Paul mu¨ söylemişti, yoksa Eduard mı? Mutlak doğruya ulaşmanın mu¨mku¨n olduğuna dair kesin bir inançla, her şeyi tam bir fikir birliğine varana kadar tartışarak bu¨yu¨yen iki lise arkadaşının hikâyesi bizi gerçeğin su¨rekli sallantıda olduğu bir huzursuzluk haline taşıyor.
Jungersen bu romanıyla bizi 1800’lerin sonunda, Danimarka’nın varlıklı bir ailesinde doğup bu¨yu¨yen Paul’u¨n 82 yıllık hayatının farklı periyodları arasında dolaştırıyor. Artık 82 yaşında yaşlı ve hasta bir adam olan Paul, hastanenin beyaz tavanına bakarak hatıralarını çağırıyor. Ölmeden önce en yakın arkadaşı Eduard’la yeniden buluşabilmek için bu¨yu¨k bir arayışa giriyor ve bu arayış ona sadece Eduard’ı değil, yıllarca onunla birlikte yaşayan soruların cevabını da getiriyor. Jungersen kişiyi kişi yapan nedir? sorusunu bu romanında önce Paul’u¨ yaratarak ardından yok ederek soruyor...