Çağdaş Britanya edebiyatında görülen göç kavramını ilk bakışta sömürgecilik sonrası göç ve küresel ekonomik göç olarak iki farklı biçimde sınıflandırmak mümkündür. Ancak, her iki göç kavramının ortak sorunları kültürel melezleşme, başkalaşım, kimlik ve aidiyet, otantiklikten uzaklaşma olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu sorunları yaşayan göçmenin, hayatta kalma mücadelesini sürdürürken içinde bulunduğu önemli bir açmaz ise birbirine karşıt duygu durumlarını bir arada yaşamasıdır. Göçmenin kültürel durumu her zaman karşıtlıkları ve çelişkileri içermekte, mizahi ve hüzün verici durumları bir araya getirmektedir.
Göç, mizah ve hüzün aynı kaynaklardan beslenmekte, sömürgecilik sonrası göçmen ile küresel ekonomik göçmenin mizahi ve hüzün verici konumu da ortak bir paydada buluşmaktadır: hayatta kalma mücadelesi.