Gündüz gelinim hatır sormak için odama geldi, iki saat kadar beni güldürmeye çalışarak, başımı kolonya ile ovarak yanımda kaldı. Ama hâlinden Süreyya'nın sabahleyin geçen olayı anlatmış olduğunu anlıyordum. Şimdi Süreyya ile aramızda bir yabancı kalp daha var, gelinimin terbiyesinden emin olmasam birçok yabancı kalp var, diyeceğim. Fakat hiç sanmıyorum ki o burada geçen şeyleri annesine anlatsın. Bununla birlikte kim bilir?..
Süreyya bu akşam odama gelmek istedi, kapıyı açmadım. Gelin mutlaka bu yüz vermeyişimin nedenini sormuş olmalı.
İhtimal şimdi ben burada şu satırları yazarken onlar orada kahkahalarını duyurmamak için mendillerini ağızlarına kapayarak benden söz ediyorlardır. Ah! Ellerimden ateşler çıkıyor...
Halit Ziya Uşaklıgil'in “şair” olarak da tanımlandığı gözden kaçmamıştır. Bu tanımlama, onun şiirsel anlatımının kaçınılmaz bir sonucudur. Oysa gerek 1941'de yapılan sadeleştirilmiş ilk baskıda gerekse bu baskıdan yola çıkılarak yapılan sonraki baskılarda hikâyelerin en çok bu sözü¨ edilen şiirsel anlatımı kayba uğramıştır. Bu nedenle biz çalışmamızda 1900'de yapılan özgün baskıyı temel aldık ve metnin bu özelliğini mümkün olabildiğince koruyarak güncellemeye çalıştık. Bununla birlikte zaman zaman 1941 baskısında yapılan kimi değişiklikleri yeğledik. Elinizdeki yayımla önceki “dil ve anlatım” sorunlarının önemli ölçüde aşıldığını, bu nedenle her türden okurun Bir Yazın Tarihi'nin içerdiği hikâyeleri zevk ve heyecan duyarak okuyabileceğini, modern Türk hikâyesinin daha ilk adımında nasıl bir yetkinlik ve başarıyı temsil ettiğini açıkça ve biraz da hayretle görebileceğini söyleyebiliriz.
- N. Ahmet Özalp
Son derece şair ve son derece sanatkârdır. Onun kadar şiir ve sanata meclup olan pek az bulunur. Birinci maksadı meftun olduğu şiirleri güzel yazmaktır, bir şeyi söylemekten ziyade o şeyi güzel söylemek için uğraşır.
- Mehmet Rauf