Yüz sene süren bir edebi çoraklık döneminden sonra, Melville’in lanetli adalarında, şeytansı esir gemilerinde, biçimsiz evlerde, yıkılan kulelerde, tıkırtı sesi gelen masalarda, ürkünç fabrikalarda, hastalıklı kulübelerde ve kentin boş tuğla duvarlarında belki de yalnızca kendi kişisel korkularımızı değil, aynı zamanda bizatihi Melville’in de gerçeğini okuyabilecek bir durumdayız artık. Melville’in anlatılarına duyulan inatçı ilgi, cesaretin kırılması, ters tepki veren enerjisinin büyüsü altında olsa da, gerçeği öğrenme isteğinden başka bir şey değildir... Melville sezgisel olarak geniş bir düzleme uzanmak ister; öykülerinde bile kozmik ilgilerin titreşimleri ve işaretleri yankılanır...
HERMAN MELVILLE (1819-1891)
Herman Melville 1 Ağustos 1819’da New York’ta doğmuş ve 28 Eylül 1891’de aynı kentte ölmüştür. Babası Allan Melvill, annesi Maria Gansevoort Melvill’dir. Maria, kocasının ölümünden sonra soyadına “e” harfini ekler. Genç Herman 1820’li yılların ortalarında kızıl hastalığına tutulur, sonra sağlığına kavuşsa da bu hastalık nedeniyle, gözleri kalıcı olarak bozulur. Babasının başarılı bir ithalatçı ve tüccar olması nedeniyle, aile uzun yıllar varlıklı bir yaşam sürer; ancak daha sonra işleri bozulur ve babasının 1832’de ölümüyle aile zor durumda kalır. Allan’ın en büyük oğlu Gansevoort işi devralır, Herman Melville de bir bankada memur olur. 1830’da kaydolduğu Albany Academy’de ve Albany Classical School’da klasik edebiyat çalışır; şiir, deneme ve öyküler yazar. 1837’de Albany’den ayrılarak Massachusetts’de öğretmenlik yapmaya başlar fakat bu işi doyurucu bulmayınca New York’a döner. O yıl ağabeyi Gansevoort’un işleri de bozulunca, aile Lansingburg, Newyork’a yerleşir. Herman Lansingburg Academy’de arazi ölçme öğrenimi görür. Daha sonra, ağabeyinin önerisiyle 1839’da, New York’tan Liverpool’a gidip gelen St. Lawrence adlı bir ticaret gemisinde kamarot olarak iş bulur. 1841’de Acushnet adlı bir balina gemisinde çalışarak ikinci deniz yolculuğunu yapar. ABD’ye döndüğünde ailesinin yaşam koşulları düzelmiştir. Ailesinin de desteğiyle Güney Denizindeki serüvenlerini kaleme almaya başlar. İlk romanı Typee: A Peep at Polynesian Life (1846) kişisel öyküleriyle düşsel olayları ve Typee kabilelerinin yaşadığı vadiyi anlatır. 1847’de aynı derecede başarılı romanı Omoo: A Narrative of Adventures in the South Seas, (Güney Denizindeki Serüvenlerin Hikâyesi) yine başından geçen olayları anlatır. Melville 1847’de Elizabeth Shaw ile evlenir, dört çocukları olur bu evlilikten. Melville, Mardi: and a Voyage Thither (1849) (Mardi’ye Yolculuk) adlı kitabını, sonra da Redburn: His First Voyage (1849) (Redburn’un İlk Yolculuğu), White-Jacket or The World in a Man-of-War (1850) (Beyaz Ceket ya da Bir Savaş Gemisinin Dünyası) adlı yapıtlarını yazar. 1851’de başyapıtı Moby-Dick (ilk adı The Whale) adlı romanı kaleme alır. Bu yapıtta balina gemisindeki deneyimleriyle Essex balina gemisinin gerçek felaketini anlatır. Roman 1851’de Londra’da, bir ay sonra da ABD’de yayımlanır. Melville daha sonra Pierre or The Ambiguities (1852) (Pierre ya da Belirsizlikler) ve Israel Potter: His Fifty Years of Exile (1855) (Israel Potter ve Elli Yıllık Sürgünü) adlı romanlarını yazar. Putnam’s Monthly Magazine adlı dergiye yazdığı “Bartleby the Scrivener” (1853), “The Encandatas”(1854) ve “Benito Cereno” (1855) adlı öyküleri insanın ikiyüzlülüğünü ve çıkarcılığını ve Melville’in bunun karşısındaki nefretini dile getirir. Melville, 1856’da Avrupa ve Doğu Akdeniz ülkelerine yapmış olduğu gezilerde tuttuğu günlüklerde Amerika ile ilgili karamsar bir yergide bulunur. The Confidence-Man: His Masquerade (1857), (Kılık Değiştiren Dolandırıcı) bu anlamda yazılmıştır ve Melville’in sağlığında yayımlanan son romanıdır.