Bilâdü’ş-Şâm, Asya ve Afrika kıtaları arasında köprü vazifesi gördüğü için tarih boyunca birçok toplumun istilasına uğramış ve çok sayıda uygarlığa da ev sahipliği yapmıştır. Askerî ve ticarî yolların kavşağında bulunduğundan Mısır’dan Anadolu, Ermîniyye, Irak ve Arap Yarımadası’na doğru gitmekte olan ticarî emtialar Bilâdü’ş-Şâm üzerinden geçiş yolu bulmaktaydı. Benzer şekilde Anadolu, Ermîniyye, Irak ve Arap Yarımadası’ndan hareket eden her ticaret kafilesi buradan Akdeniz havzası, Kuzey Afrika ve Avrupa’ya ulaşabilmekteydi. Bu özellikleri ile Bilâdü’ş-Şâm doğu-batı, kuzey-güney istikametinde yayılan bütün devletlerin güzergâhında bulunmuş ve siyasî ve askerî güçlerini yaymak isteyen devletlerin de mücadele alanı olmuştur. İslâmiyet’ten önce Bizans-Sâsânî çekişmesine tanıklık eden Bilâdü’ş-Şâm, Müslümanların Arap Yarımadası’nın kuzey, doğu ve batı yönlerinde gerçekleştirdikleri başarılı fetihler ile birlikte Müslüman-Bizans rekabetine ve savaşlarına şahitlik etmiştir.