Aralıksız dört ay süren yağmurlar bitmek üzereydi. Bill Blackadder büyük bir ağacın gölgesindeki sandalyesine gömülmüş, bir şeyler düşünüyordu.
Bill merhametli, dürüst, hiç kimseden korkmayan bir insan olarak tanındığı için o havalide çok sevilirdi.
O anda yüzünde derin bir kararsızlık ifadesi vardı. Çok mühim bir şey düşünüyor gibiydi. Acaba Bill’in zihnini kurcalayan şey neydi?
Bill, John’u ne yapacağını düşünüyordu. John, Bill’in kuzey Hindistan’daki bir yaylada oturan oğluydu. Annesi çoktan ölmüştü. Parlak mavi gözlü, sarı saçlı oğlunun istikbali, onun vereceği karara bağlıydı.