İki eliyle arkasındaki ağacın kabuklarına sarıldı. Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi. Elini hemen geri çekti ve göğsüne götürdü. Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi, yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti. Aman Yarabbi, ne kadar yalnızdı...
Sabahattin Ali’nin ilk romanı olan Kuyucaklı Yusuf, bize taşra yaşamından kesitler sunuyor.
Ailesini feci şekilde kaybeden Yusuf, kaymakamın kendisini evlat edinmesiyle yeni bir hayata başlar. Üvey annesi Şahinde ve üvey kardeşi Muazzez ile yaşamaya başladığı ev, huzurun değil iç hesaplaşmaların, yüzleşmelerin ve yalnızlığın evi olur. Ailesine ve çevresine duyduğu yabancılaşma ve kaçamadığı aşk, içsel bir savaşı fitillerken yok sayamadığı toplum da toplumsal gerçekleri yüzüne vurur.