Atilla Keskin, '68'li dönem'de, Deniz'ler, Hüseyin'ler, Yusuf'lar, Sinanlar'la ayni ideali paylasip yeryüzü biraz daha aydinlik olsun diye yüreginde kivilcimlarla yola çiktiginda, Ortadogu Teknik Üniversitesi son sinif ögrencisiydi. Fedâkarlik, inandigi yolda yürürken tehlikeyi hesap etmemek, ideal ve kader ortakligi, o kusagin en belirgin özellikleriydi. O günlerde en önde yürüyenler ya öldürüldüler ya da hemen yanibaslarinda bir arkadas caninda soludular ölümü. Denizler'in idam hükümlerinin okundugu salonda, haklarinda idam hükmü verilen on sekiz gençten biri de Atilla Keskin'di. En delikanli yillarini daragacinin gölgesinde dört duvar arasinda, ömrünün yirmi yilini da sürgünde gurbet elde geçirdi. Onun anilarinda kusaginin kavga günleri, kavga arkadaslarinin insani derinligiyle iz birakmis duygulari isildiyor. Gülümseyislerinde acilar, acilarinda gülümseyisler gizli. Sesi, yasamin içinden gelen insanin sesi: egilip bükülmemis, sade, gerçek, içtenlikli... Ve zaten sivil tarih de ipuçlarini böylesi kaynaklardan toplamiyor mu? Nihat Behram