Max Weber, kuşkusuz modern sosyal teorinin klasikleşmiş isimlerinden biri. Kapitalizmin ve modern toplumun kavramlaştırılmasında, eleştirmek veya reddetmek için de olsa, ona uğramadan edilemiyor.
Jürgen Kaube’nin titiz bir araştırmaya dayanan çalışması, öncelikle, Max Weber’in entelektüel biyografisi niteliğinde. Onun, Protestan ahlâkının kapitalizmin oluşumundaki rolüne dair “bulgusunu,” demokrasinin ve bürokrasinin “mizacına” dair düşüncelerini, işlediği “karizma” ve diğer kritik kavramları, oluşum sancıları içinde anlatıyor. Başta “kafa dengi zıtları” Werner Sombart ve Georg Simmel olmak üzere, etkileşim içinde şekillendiği düşünce ortamına oturtarak yapıyor bunu. Arka planda, 19.-20. yüzyıl çağ dönümünün, Birinci Dünya Savaşı ve savaş sonrası Almanya’sının müthiş alt üst oluşunun dağdağası...
Aynı zamanda Weber’in “özel” hayatına eğilen ve kişiliğini de aydınlatan bir biyografi bu. Dostlukları; toplumsal ve siyasal ilişkileri, girişimleri, bunlarda yaşadığı derin hayal kırıklıkları; onu hırpalayan ağır asap bozuklukları; eşi “feragatli” Marianne Weber’in hayatı ve eserlerindeki büyük ve kadri bilinmemiş rolü...