Yerlesik hayata geçisten bir sonraki asamada gelen kentli hayata geçis, uygarligimizin temel taslarindan biri oldugu gibi, baslangicindan itibaren çok degisik modellerin denenmesini gerektirmistir. Modellerin bu sasirtici çesitliligi, tecrübelerin böylesine kaynasmasi, bütün dogus evrelerinin ortak özelligi olarak degerlendirmeli ve kentlerin dogusu da, bir bakima, çagdas dünyanin dogusu olarak algilanmalidir.Kentlerin Dogusu, Neolitik Çag'in süpheli kentlesme örneklerinden ve sonrasinda da Sümer sitelerinden yola çikarak milattan önceki son bin yilda beliren, dev metropollere uzanan ve Mezopotamya, Suriye, Filistin, Misir ve Anadolu cografyalarini kapsayan genis bir ufuk turudur. Okur, eserin kendisini çikaracagi gezinti sonrasinda, uygarliginin kökenlerine ait pek çok parçanin zihninde daha iyi ve net yerlestigini görecektir.