20. yüzyılın en dikkat çekici düşünürlerinden biri olan Antonio Gramsci 1926’da faşist rejim tarafından hapse atıldı, hayatının geri kalan kısmını hapishane ve hastanede geçirdi. On yıl süren mahpusluk yaşamında otuzdan fazla deftere siyasi ve felsefi değerlendirmelerini, çeviri denemelerini yazdı: Hapishane Defterleri geçen yüzyılın en önemli siyaset felsefesi eserleri arasında yer alıyor. Gramsci, hapse girmeden önce Stalin’in uygulamalarına ve halefi Togliatti’nin tavrına karşı eleştirilerini dile getirmişti. Gramsci’nin ölümünden on yıl sonra Togliatti Defterler’in bir kısmını yayımlandı. Defterler’in tamamıysa 1975’te yayımlanabildi. O zamandan beri defterlerin gerçek sayısı hakkında tartışma devam ediyor. Komünist Parti’nin resmî tarihine göre otuz iki defter var. Buna karşılık bir defterin Togliatti tarafından saklandığı veya imha edildiğini iddia ediliyor. Franco Lo Piparo, bir polisiye roman kurgusu içinde otuz üçüncü defterin izini sürerken, Gramsci’nin mektuplarında hem faşist yönetimin hem Stalinci sansürün denetiminden kaçmak için kullandığı mecazi ifadelerin arkasındaki gerçeği aydınlatmaya çalışıyor. Bu büyük sosyalist düşünür ve siyasetçinin hem faşizmin hem Komintern’in Stalinci pratiklerinin tutsağı olarak verdiği fikrî mücadeleye ışık tutuyor.Sana yazmak zorunda hissettim çünkü daha fazla gecikmeden bir karar vermem gereken, hayatımda bir dönüm noktasına geldiğimi hissediyorum. Bu kararı aldım. Bazen tüm hayatımın büyük (benim için büyük) bir hatadan, bir yanılgıdan ibaret olduğunu düşündüm. Gramsci, 27.2.1933, Tania’ya mektup.