“Kaza değil bu ya, bu cinayet. Niye cinayet biliyor musun? Bazen şöyle diyorlar: İşçiler cahildir. Öyle midir? Bu işçiler dünya güzeli gemileri yapıyor, denizde yüzdürüyor; cahil değil. Ama elektriğe bastığında cahil! Oysa önlem almadığından, üç kuruş daha fazla kazanasın diye beş kuruşu harcamadığından bu cinayet oluyor. Beş dakikalık gaz ölçümünü yapmazsan, işçi patlamada öldüğünde bu cinayet değil midir? Cinayetin âlâsı bu.”
Tersane işçisi Hakkı Demiral Türkiye’nin son otuz yıldır geçirdiği iktisadi dönüşüm, tüm çıplaklığıyla işçi ölümlerinde çıkar karşımıza. Kimi zaman maliyet hesabıyla kimi zaman kadere havale edilerek ulaşılan sonuç, işçilerin hayatlarının devlet ve özel sektör tarafından önemsenmediği, güvencesizlik, ihmal ve umursamazlığın kol gezdiği bir “ölüm yolculuğu”dur. Tekstil, inşaat, maden, enerji, tersane işçilerinin hızlanarak artan ölümleri iş kazası
değil, cinayet hükmüyle anılıyor bu nedenle. Başarılı gazeteci İsmail Saymaz, bu cinayet mahallerine dönüp bir kez daha bakıyor, cinayetin delillerinin izini sürüyor Fıtrat’ta…