“Göç”, uzakların suyuna, ekmeğine, rüyasına zorladığı öznesini seyyah, garip, sürgün, mülteci, muhacir ve
yabancı kavramlarıyla tanımlar. Ayrıca hevesler, beklentiler, yitimler, korkular, dramlar ve bir o kadar da
henüz bilinmeyen nedenlerle biçimler onu. Ancak göç öznesini en iyi biçimleyen, gayesini hayal haritasına
kazımış gayretin çektirdiğidir. Ama nedense bu olgu, çoklarına karşılıksız sevgiyi hatırlatır. Oysa sevgi
kesintisiz devam eden değil, devam edebilme imkânı olan bir şeydir.