Milli Şahlanış ve İtibar Partisi il başkanını, gecenin geç bir vaktinde metresinin evinden çıkıp arabasına binerken vurdum. Çok soğuktu, ayaz vardı; o yüzden sokaklar tamamen ıssızdı. Eski yüzlü, btb kaplı apartmanın karşısındaki köşede ağzımdan buharlar çıkartarak dikilip bekledim. Paltomun cebindeki eldivenli ellerim bile donuyordu. İki buçuk gibi dışarı çıktı. İri yarı biriydi, apartmanın önünde görülmesin diye bir arka sokağa park ettiği arabasına doğru yürürken o ağır bedeni dengesini bulmakta zorlanıyordu. Belki geçirdiği işret gecesinin etkisindendi, bilemiyorum.
Tuhaf havalar, bitmeyen cinayetler, bombalar, geçip gitmeyen bulutlar... Meryem’in dikiş izleri, bankadaki memur, Zeki Müren’in şoförü, gri pardösülü M. ile Hamle ve İstikrar Partisi’nden N., merkezden açılan telefon. Meserret Berberhanesi’ndeki adam. Yüzüklü parmaklar... Herkesin bir başkası olduğu acayip memleketin sonu gelmeyen kışı... Berber, bir katilin hikâyesi, uzun bir kıyametin, karanlık bir kuytunun... Tayfun Pirselimoğlu’ndan ustaca yazılmış bir muamma, bir kara roman.