Breuilly, Avrupa’nın siyasi haritasının şekillenmesinde kritik önem taşıyan bir dönemi ve olguyu analiz ediyor. Arka planda, Fransa’nın basıncı altında “eski düzen”e karşı Avrupa çapındaki demokratik devrim mücadelesi ve karşı-devrim var. Odakta ise Avusturya Almanya mücadelesi… Hem “yüzyıllar boyunca sınırları belli bir ülke ya da devlet değil kültürel ve siyasi bir ‘bölge’ olan” Almanya üzerindeki hâkimiyet mücadelesi bu, hem de farklı siyasi rejim modelleri arasında bir mücadele. Çağdaş milliyetçilik araştırmalarının önemli isimlerinden Breuilly, kitapta aynı zamanda Alman milliyetçiliğinin ve ulusdevletinin oluşum sürecini irdeliyor. Breuilly, Alman ulus devletinin oluşumunu, pekâlâ “başka türlü de sonuçlanabilecek” bir hikâye olarak anlatıyor.
“1860 yılına gelindiğinde (...) milliyetçilikler, alenen milliyetçilikkarşıtı politikalar peşinde koşmayı neredeyse imkânsız hale getirecek kadar güçlenmişti. Prusya, milliyetçilik katarına katılmak konusunda Avusturya’dan daha iyi konumdaydı zira Alman-olmayan toprak ya da çıkarlara giden yolda çok daha az engelle karşılaşacaktı. (…) Bismarck, milliyetçiliği manipüle ettiğini düşünmüş olabilir fakat milliyetçilik olmaksızın onun başarısının anlaşılması imkânsızdır.”
- John Breuilly