Zaman zaman herkesin aklını meşgul etmiş
bazı felsefi sorular vardır: Zihin nedir?
Onu bedenden ayrı düşünmek mümkün mü? Düşünen ya da hisseden maddi midir?
Ben kimim? Gerçekten özgür bir iradeye sahip miyiz? Her şey belirlenmiş olabilir mi?
Bu sorular merak uyandırıcı olduğu kadar kafa karıştırıcıdırlar da. Nitekim Douglas Hofstadter ve Daniel Dennett, “Elinizdeki kitabı bu zihin karışıklıklarını ortaya çıkarma ve belirginleştirme girişimi olarak tasarladık,” diye yazıyorlar. Bu doğrultuda benlik, bilinç, başkası gibi konuları farklı metinlere başvurarak, çok yönlü ve disiplinlerarası bir yaklaşımla ortaya koyuyorlar. Jorge Luis Borges’ten Alan Turing’e, Stanislaw Lem’den Richard Dawkins’e, John Searle’e, Thomas Nagel’e uzanan geniş bir yazar yelpazesinin önemli metinlerini barındıran Aklın G’özü, Hofstadter ve Dennett’in yorumlarıyla farklı bir boyut ve açılım kazandığı kadar sorunun uzantılarına işaret etmesi bakımından da önem taşıyor.